Zekeriya Herdem

Zekeriya Herdem

Uzmanından Öneriler
[email protected]

YAŞAMA HAKKI VE GIDAYA ERİŞİM

25 Haziran 2022 - 12:16


Ülkelerin tarihinde savaş, doğal afet ve ekonomik zorluklar yaşanabilir. On yıl süren, Balkan, I. Dünya ve Kurtuluş savaşları, ağır ekonomik ve insan kayıplarına sebep olmuştu. Devletimizin yeniden kuruluşu ile hızlı toparlanma süreci başlatıldı. Düyun-u Umumiye ve Kapitülasyonların kaldırılması, Demiryolları ve Limanlardaki millileştirme, Reji idaresinin kapatılması ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile bağımsızlığımız güçlendirildi. 

I Dünya savaşının bıraktığı gerilim sonucu II. Dünya Savaşı, 1 Eylül 1939'da Almanya'nın Polonya'yı işgali ile başladı. 1940 baharında Almanya Batı Avrupa'yı işgal etti. Türkiye yayılan savaş etkisiyle hızla tedbirler almaya başladı. TMO, EBK TZDK ve Petrol Ofisi bu dönmede kuruldu. Yaklaşan savaş tehlikesine karşı, askerlik 4 yıla, asker sayısı 1.300.000’e çıkarıldı (Bu gün asker sayımız 510.600). Çalışabilir nüfus askere alınınca, gıda kıtlığına karşı tarımda da olağanüstü tedbirlere başvuruldu… 

1940'ta çıkarılan Millî Korunma Kanununun tarımla ilgili tedbirleri: 

* Hükümet, tarımda çalışabilir her vatandaşı, kendi işini aksatmamak şartıyla, iklim ve sağlık şartlarını nazara alarak, yeme ve yatma giderleri karşılanarak, devlet ve şahıslara ait tarım işletmelerinde, ücreti karşılığında çalıştırabilir.

*Hükümet, lüzum gördüğü alanlarda yapılacak ekilişin cinsini, çeşidini miktarını tayin ve herhangi bir ürünün ekimini men, tarımın ve hayvancılığın usul ve esaslarını tespit edebilir.

*Hükümet, büyük ve küçükbaş hayvanların şahsi ihtiyaç dışında, alım ve satımını, başkasına devrini, naklini, kesim ve tanzimini, sınırlama, yasaklama ve gerektiğinde bedelini ödeyerek el koyabilir.

*Hükümet, sahiplerince ekilmeyen araziyi uygun bedelle işletebilir.

* Hükümet, tarıma elverişli 80 dekar ve üzeri arazinin yarısını, hububat ekmeğe mecbur tutabilir. 

* Ekilen her 40 dekar arazi için, bir çift öküze sefer görev emri verilmez.

* Hükümet, zirai alet-makine ve malzemeleri, tarım ilacı, tohum ve damızlık hayvanları lüzumuna göre satabilir, ücretsiz geçici olarak alabilir, ödünç veya kiralayarak ihtiyacı olanlara tahsis edebilir ve çiftçiye ödünç para verebilir.

*Tarımsal üretim için verilen imkânlar amacı dışında kullanılamaz.

Savaş şartlarında çıkarılan bu kanun, Demokrat Parti iktidarında kaldırıldı. Fakat 1955- 1960 yıllarında daha kapsamlı olarak tekrar uygulandı.

Yakın coğrafyamızda savaş ve gerilimlerin artması, iklim bozulması, dövizin yükselmesi, petrol, tarımsal girdi (mazot, gübre, tohum, elektrik ve ilaç…) fiyatlarının artışı, sektörü üretim yapamaz hale getirmektedir. Sürdürülebilir gıda üretimi için kapsamlı tedbirlere ihtiyaç vardır… 
 
Son yıllarda bakliyat üretimi % 61, buğdayda ekim alanı % 30 azalmıştır. Hasat ortasında Konya ve Polatlı borsalarında I. Sınıf ekmeklik buğday 7000 TL/ton fiyattan işlem görmektedir, buğdayın kg, fiyatıyla ekmeğin fiyatı arasında paralellik vardır. Bu gidişle ekmek fiyatlarının artışı sürecektir. Un ve unlu mamuller ihracatı için dâhilde işleme rejimi de dikkate alınırsa buğday ithalatı giderek artacaktır. 

Ülkemizin yağlı tohum üretimi, yağ ihtiyacımızın üçte birini karşılamaktadır. Son on yılda bitkisel yağ ihtiyacımızın yaklaşık % 70’i ithal tohum ve ham yağdan karşılanmaktadır. Şeker pancarı ekim sahası 340 000 ha olup, ekim sözleşmesinde pancarda sonra ekim nöbetine yağlı tohum ve bakliyat ekimi ilave edilirse bu ürünlerde dışa bağımlılığımız önemli ölçüde azalır.

Tarlalar miras yoluyla giderek küçülmektedir. Ekonomik üretim için arazi toplulaştırılması şarttır. 6,1 milyon ha da toplulaştırma tamamlanmış, 14.3 milyon ha araziye henüz başlanmamıştır. Miras hukuku bölünmeyi engelleyecek şekilde düzenlenmelidir.

Hâlihazırda 24 milyon ha olan tarım arazilerinde; 32,5 milyon parsel ve 33 milyon tapu kaydı olup, 40 milyon şahıs üzerine kayıtlıdır. Böyle bir mülkiyet yapısı ile ekonomik üretim yapılamaz. Tarlasını hiç görmeyen ve yerini bilmeyen sahiplikler gittikçe çoğalıyor. Üretim arazilerimizin bu vahim durumu sürdürülebilir gıda üretiminin önündeki en büyük engeldir.

Tarım Kanunu uyarınca “GSMH’nın %1’ tutarınca tarımsal destek bütçe kaynaklarından karşılanır” hükmü, on beş yıldır olması gerekenin yarısı kadar ödenmektedir. Çiftçilerimizin kamu ve özel bankalar ile Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları yapılandırılmalıdır. 

Teminat yetersizliği nedeniyle kredi alamayan KOBİ’lere ve KOBİ dışı işletmelere kefil olan, “Kredi Garanti Fonu” gibi, tarım sektörüne özel “Zirai Kredi Garanti Fonu” kurularak çiftçinin traktör ve damızlık hayvanı gibi üretim araçlarına haciz konulmasının önlenmesi ve çiftçilerin finansmana erişiminin sağlanması…

Dövizdeki artışa paralel artan girdi fiyatlarındaki kaçınılmaz yükselişi önlemek ve üretime kesintisiz devam etmek için gübre, tohum, ilaç, yem, mazot, elektrik gibi temel girdilerin maliyetleri düşürülmeli ya da bu alandaki destek arttırılmalıdır.

Tarım sektörünün stratejik önemi bir kez daha anlaşılmıştır. Ülkemizin tarım potansiyeli sürdürülebilir gıda tedarikini karşılamaya yeterlidir. Çiftçimize yeterli destek ve ürün alım garantisi verildiğinde ülke ihtiyacı karşılanır.

Temel insan haklarının en önemlisi “Yaşama ve beslenme hakkıdır.” Bir Kızılderili atasözü: "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacaktır." Bu sözleri ülkemize uyarlayacak olursak, “Tarlalar ekilmediğinde, yayalar, ağıllar- ahırlar boş kaldığında ve köy nüfusu boşalırcasına göç ettiğinde gıdamız nasıl üretilecek?”

Devasa yol, köprü, tünel havalimanı gibi altyapı tesislerini gerçekleştiren ülkemiz kıt kaynaklarını değişen şartlara binaen, doğru yerde kullanma gereği hâsıl olmuştur. Öncelikli tercihler tarım sektörü ve sürdürülebilir gıda üretimi olmalıdır.  Zekeriya HERDEM  25.06.2022 SIZIR

Kaynaklar:
Zirai ve İktisadi Rapor (2015-2018)
Mülga Milli Koruma Kanunu (3. Fasıl, 37- 42. Maddeler)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum