Zekeriya Herdem

Zekeriya Herdem

Uzmanından Öneriler
[email protected]

DEPREM ÜLKEMİZİN GERÇEĞİDİR

14 Şubat 2023 - 21:43


Pazarcık ve Elbistan merkezli, dokuz saat arayla şiddetli iki deprem yaşadık. On ilimizi çok ağır şekilde etkiledi. Depremler tarihten beri bu coğrafyanın bir gerçeğidir. Japonya gibi depremlerle yaşamaya alışamadık. Deprem öldürmüyor binalar öldürüyor.

84 Yıl önce ülkemizin en yıkıcı depreminin yaşandığı Erzincan’daki dünyada benzeri olmayan kurtarma faaliyetini, beş yıl önce paylaşmıştım. Bu gün hatırlamakta fayda var …

“Gece yarısı şiddetli bir sarsıntı ve gürültü ile yataktan fırladı. Deprem oluyordu saniyeler geçmek bilmiyordu, ailesinin ve kendi canını kurtarma telaşına düşmüştü. Nihayet sarsıntı geçince güçlükle kendilerini dışarı attılar. Telaşla komşular sokakta bir araya geldiler. Durum çok ürkütücüydü.

27 Aralık 1939 gece saat 02.00 sularıydı. Erzincan yıkılmış, ayakta bina kalmamıştı. Sonradan acı bilanço; yaklaşık 40 bin insan kaybı, 100 bin yaralı ve 114 bin bina yıkılmış olarak açıklanmıştı.

Depremzedelerin içinde Cumhuriyet Savcısı da vardı. Kendisini toparladıktan sonra kar ve tipi altında cezaevine ulaştı. Bina nispeten sağlam olduğu için can kaybı yoktu. Savcı mahkûmları topladı tarihi bir konuşma yaptı: 

‘Şu anda Erzincan yerle bir oldu. Sizleri kurtarma çalışmalarında görev almak üzere serbest bırakacağım. Aranızda civar köylerden olanlar varsa iki günlüğüne köylerine gidip, ailelerini görebilirler. Ancak bir şartım var; hiçbiriniz kaçmayacaksınız. Canla başla çalışıp, işiniz bitince cezaevine döneceksiniz…’ 
Adam öldürme, gasp, hırsızlık, kaçakçılık gibi suçlardan mahkûm olanlara kadar güvenilirdi? İşte tarihimiz bu güvene dayalı fedakârlığı Erzincan da kaydetmiştir. 

Savcı, onlara güvenip namuslarına emanet etmişti. Serbest bırakılan 240 mahkûm kurtarma çalışmalarına katılıp 1000 civarında insanı enkazdan kurtarmıştı. Hiç birisi firar etmeden iş bitiminde teslim olmuşlardı.

Depremden sonra özel trenle Erzincan’a giden Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ, inceleme için bir köyde durur. Tren hareket edecekken bir yolcu binmek için arbede çıkarır. Olaya İNÖNÜ müdahale eder şahsı yanına çağırır. Israrının sebebini sorar:

‘‘Efendim, ben mahkûmum, Savcı Bey, kurtarma çalışması için izin verdi. Erzincan'a dönüp, kurtarma çalışmalarına katılmak istiyorum. Beni de trene alın’’ der.

İsmet Paşa, bu olaydan etkilenir, mahkûmu trene alır.
Büyük felaketin acısını hafifletmek için, dünyada örneği olmayan riskli kararı veren merhum Cumhuriyet Savcısı İzzet AKÇAL’dır. Ülkemizin felaket anlarında inisiyatif kullanan cesur idarecileri her zaman olmuştur.

İsmet İNÖNÜ, Erzincan incelemelerinden sonra, İzzet AKÇAL’ı aynı zamanda Vali Yardımcısı olarak görevlendirir ve takdirname verilir. TBMM, kurtarma çalışmalarında görev alan 240 mahkûmun cezalarını affeder.”

İzzet AKÇAL(1906-1987) Rize Çayeli’nde doğmuştur. Öğrenciyken İstiklal mücadelesine katılmış. İstanbul’dan Ankara’ya silah kaçırma işinde görev almıştır. Deprem olduğunda 39 yaşındadır. 1950’de Rize’den üç dönem Milletvekili seçilmiş ve bakanlık yapmıştır.

Ülkemiz benzeri görülmemiş bir felaket oldu. Dokuz saat arayla iki büyük deprem, şehirlerimizi yerle bir etti. Depremden sonraki çok değerli 72 saatte organizasyon ve koordinasyon eksiklikleri yaşandı. Zonguldak madencileri gibi uzman ekipler, nerdeyse ilk iki günde müdahale yerlerine gidemediler. Ülke genelinde yardımlar yağmaya başlandı, fakat ihtiyaç sahiplerine ulaştırılamadı. Gereksiz engelleme sürtüşmeler yaşandı.

17 Ağustos 1999 Gölcük depremi sabaha karşı 03.02’de gerçekleşti. TSK anında harekete geçti, sabah tüm teçhizatı ile 30 bin asker kurtarma işine başlamıştı. Buna rağmen birçok aksaklık olmuştu.

AFAD’ın Taşra teşkilatında çalışan toplam 5 bin 348 personeli mevcuttur. Bunun %53’ü Teknik Hizmetler sınıfıdır. Arama ve Kurtarma Teknisyenleri ise, 1.814’dür. AFAD’ın taşra kadrosu ile Silahlı kuvvetlerin insan kaynakları ve teknik imkânları karşılaştırılır mı? Bu kapasiteyle AFAD nereye yetişebilir?...

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilince “9 Kurul, 5 ofis, 16 bakanlık ve 7 tane bağlı kuruluş var. Bütün bu birimlerde üretilenler son merci olarak Cumhurbaşkanına gelecek. Orada da mutlaka bir teşkilat olacak ve onlar inceleyip onay için Cumhurbaşkanına getirecekler. Bu sistemde bürokrasi çalışmaz, her konu sorumluluktan kaçmak için Cumhurbaşkanına gider. Bu tür örgütlenme, her şeyi en üst makama taşıyacak bir sistemdir… 
Bu durum, vergi koyma ve harcama yetkisini hükümdardan alıp, parlamentoya bırakan yüzlerce yıllık birikimin tamamen tersine çevrilmesi anlamına geliyor.”(*)

Geldiğimiz noktada hiçbir yönetici kendinden öncekiler gibi inisiyatif kullanmaktan imtina etmektedir. Yetki ve sorumluluk devri yapılmadan kamu hizmetlerinin sağlıklı yürümesinin mümkün olmadığı son yıllardaki olaylarda, özellikle doğal afetlerde görülmüştür. 

Depremde kaybettiğimiz can’lara Allahtan rahmet ve yaralılara şifalar diliyorum. 
Zekeriya HERDEM 12.02.2023 ANKARA
(*) A. Mahfi EĞİLMEZ (https://www.mahfiegilmez.com/2023/02/organizasyon-bozuklugunun-nedenleri.html)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum