Zekeriya Herdem

Zekeriya Herdem

Uzmanından Öneriler
[email protected]

KÜÇÜK MÜDAHELE BÜYÜK KAYIPLARI ÖNLER

08 Şubat 2024 - 22:32

 
Altınova Tarım İşletmesinde göreve yeni başlamıştım. İşletmenin Veteriner Hekimi birkaç gün arayla buzağı ölüm raporları getirdi. Buzağı ölümlerinin sebebini sordum. Verdiği cevaplardan tatmin olmadım.
"Hemen buzağıdan ‘Marazi Madde’ al Ankara ya da Konya ya tahlile götür.”
Ankara ya gönderildi. Raporda “pnömoni” teşhisi konulmuştu…
İlk akla gelen Buzağıların cereyana maruz kalma ihtimaliydi.
Haziranda sabah güneş doğmadan sığırcılığa gittim. Yılanlı dağdan serin nemli rüzgâr esiyordu, üşüdüğümü hissettim. Haliyle açık havada bulunan buzağı kulübeleri etkileniyordu…
Sığırcılıktaki rulo sap balyalarıyla hâkim rüzgârı kesecek şekilde duvar oluşturduk. Bir müddet sonra buzağı ölümleri durdu. Şeflerle kışın gözlem yapıp, buzağı kulübelerinin yerini değiştirme kararı aldık…
Kışın dondurucu soğukta tipi çıkmıştı, yer tespiti için en uygun zamandı. Bulacağımız yer çakmak alevinin sönmediği kuytu bir yer olmalıydı. Bir hayli boylanmış olan şerit mazılar tam aradığımız yerdi…
Buzağı kulübelerini tespit edilen yere taşıdık sorun çözüldü…
Aynı yıllarda günlük çiğ sütü AOÇ’ne verilmekteydi. Sütün yağ oranı hep düşük çıkıyordu. Normalde % 3,5 civarında olması gerekirken, hep % 3’ün altında bildiriyorlardı. İşletmede ölçülünce normal değerlerde olan süt Ankara da % 2,3 seviyelerine kadar iniyordu…
Bu durum iki kurum arasında gerginlik konusu olduğu için Genel Müdürlüğe kadar intikal etmişti.
Süt arabasının şoförüne:
“Sütü AOÇ’ne teslim etmeden Bakanlık il Kontrol Laboratuvarına götür numune alsınlar tahlil sonucunu getir” Talimatını verdim.
Sabah tahlil raporu önüme geldi. % 3,5’un üzerindeydi. Tahminimde yanılmamıştım, Süt 120 Km yolda çalkalandığı için süt yağı üstte toplanıyordu. Haliyle alt vanadan alınan numunenin yağ oranı düşük çıkıyordu…
Telefonla AOÇ’ni aradım durumu anlattım tahlil raporunu faksladım. Gerekirse birlikte numune almaya hazır olduğumuzu bildirdim sorun ortadan kalktı.
Çiftçilerimizin kötü alışkanlığı, hasat biter bitmez anızı yakmalarıdır. Her işletmede bu sıkıntıyı yaşadım. Altınova da hasat devam ederken Sarıkaya köyü istikametinden anız yakmışlar, rüzgâr etkisiyle yangın arazimize doğru ilerliyordu. Alarm durumuna geçtik kim varsa yangın söndürmeye gittik…
Yangın 1,5 Km ileride, bize doğru hızla geliyordu. İşçiler paspas ve küreklerle koşmaya başladılar. Ben avazım yettiğince bağırıyorum:
“Durun karşı yangın çıkaralım!...”
Kimse beni duymuyordu, çakmağımı çıkarıp anızı rüzgâra karşı yakmaya başladım. Beni gören elemanlar da anızı yakmaya başladılar. Kısa sürede yangının genişliğinden fazla anızı tutuşturduk. Rüzgâra karşı oldukça yavaş ilerliyor. Biz durmadan tutuşturuyoruz. Asıl yangın yarım saat kadar sürede gelinceye kadar 25-30 m. Yanan alan oluştu. Asfalta çıkıp izlemeye başladık. İki yangın birleşti yanacak materyal kalmayınca kendiliğinden söndü…
Tedbiren bir müddet bekledik söndüğünden emin olunca döndük.
Bir elamanım:
”Müdürüm bu kadar kolay yangın söndürme görmedik”
Ceylanpınar’da yangının her türünü yaşamıştım…
TİGEM’de öngörülmeyen aksaklıklar her zaman çıkabilir. Bu itibarla üretim aşamalarının her safhasında başında olma ve gözlemde bulunma, anında müdahale imkânı sağlar. Tecrübe kolay oluşmuyor, TİGEM okul gibidir olaylar yaşanarak öğreniliyor. 08 Şubat 2024
Zekeriya HERDEM ANKARA

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum