Zekeriya Herdem

Zekeriya Herdem

Uzmanından Öneriler
[email protected]

EŞEK DEYİP GEÇMEYİN

20 Ağustos 2022 - 19:53


Çocukluğumuzu yaşadığımız 1960’lı yıllarda Eşek her evde bulunurdu. İş hayvanları olan öküz, At ve mandanın yapmadığı tüm angarya taşıma işlerini, tarla ve yaylaya gidişlerde binek hayvanı olarak kullanılırdı. Bir nevi her evin binek otosu gibiydi.

Avrupa’ya işçi gidişlerinin yeni açıldığı, tarla, bahçe hasat- harman işlerinde makinalaşmanın henüz olmadığı yıllardı. Kışlık yiyecek ve hayvan yemi tedarikinden sonra, yakacak temini de çok önemliydi. Sızır’a henüz yakacak kömürde girmemişti. Bu itibarla yaz boyunca ormandan çam ve meşe odunu stoklamak gerekiyordu. Biz çocukların eşeklerle odun taşıma macerası yaylacılar çıktıktan sonra başlardı.

1968 yazında Ortaokul ikiye geçmiştim. Yaylaya çıkmıştık, Obamız Püsküllü Oluk’ta bir ayı efsanesi dolaşmaya başlamıştı. Çobanlar ya da odun kesenler her gün bir mevkide ayı görüyorlardı. Bir gün sulu dere, diğer gün öz’de dolaşıyordu. Eşekle odun taşımak benim işimdi, ancak önce odun etmek gerekiyordu. Söğülenöz kenarındaki bir çamın yarıdan yukarısı kurumuştu. Sık orman içinde kimse fark etmemişti. Sevinerek nacakla çama tırmandım. Önceki yıllarda “Yalamık”(*) yemek için kabuğu soyulduğundan çamın tepesi kurumuştu…

Kesmeye başladım nacak küçük, ben 12 yaşında çocuk olduğumdan epeyce uğraştım. Bu arada az yukarımda odun kesen birinin daha balta sesi geliyordu. Nihayet kestim, fakat kuruyan uç alttaki dala takıldı. İnerek o dalı da kestim aksilik, bu kez başka dala takıldı. Azimle o dalı da kestim büyük gürültü ile yere düşürdüm. Nacağı yere atarak indim, biraz dinlenip budamaya hurç ve çuvala sığacak şekilde odun etmeye başladım.

Oba tarafında insan sesleri gelmeye başladı. Bana seslendiler baktığımda eniştem Merhum Resul ve yayla komşumuz Dursun Kabasakal ile Ali Osman Ünal ellerinde av tüfekleri arkalarında yılkıyla çocuktan oluşan meraklılar. Şaşkınlıkla onlara bakarken eniştem;

“Aha bu çamdan indi!... Aynı insanoğlu gibiydi.”
Bana sordular:

“Sen ne geziyorsun burada, ne zaman geldin?”

“Odun ediyorum bir saattir buradayım.”

Konu anlaşılmıştı üzerimde kahverengi el örgüsü kazak vardı. Ortalıkta dolaşan ayı efsanesinin etkisiyle uzaktan bakan eniştem beni ayı zannetmişti. Gelen kalabalık hayretler içinde dönüp gittiler. Zamanla bu olay aklıma gelince “Çamın tepesinde olsaydım, ne olurdu?” Sorusu hep kafama takılır.

Odunlar hazırlandıktan sonra on kadar bizim yaşlarda, arada küçüklerin ve kız çocuklarının da olduğu, eşekli oduncu kafilesi hazır olunca, sabah ezanında Sızır’da olacak şekilde gece saat 11-12 gibi yola koyulurduk. Hurcun üzerinde odun dolu çuval veya kozalak olurdu. Yolda pek konuşulmazdı. En çok Ormancılardan korkardık kum belden inerken, kürtün eşeğin boynuna kayar, kuskun(*) kopar ya da düzgün yüklememişse yük yıkılırdı. Eşeğin yükü yıkılınca, tekrar yüklemek için küçücük çocuklar arasındaki yardımlaşma ve güzel dayanışmayı yaşamak gerek…

Sızır’a yaklaşınca korku ve heyecanı birlikte yaşardık. Evlerin dışındaki su arkına geldik iğdelerin yanından geçerken, aniden bir ses:

“Eğlenin lan!...”

Korktuğumuz başımıza gelmişti Ormancı Zeynel Emmimin sesiydi. Amcam beni severdi ama… Hepimiz çok kokmuştuk eşekleri eğledik, alaca karanlıkta merhum amcam beni tanıdı. Bana bir tokat attı:

“Vaayh yıkılın lan gözüm görmesin!” dedi.

Öle sevinmiştik ki, emeklerimiz zayii olmamıştı. Gerçi tokadı ben yemiştim ama olsun. Duyduğumuz Ormancı hikâyelerinin yanında bir tokadın lafı mı olurdu?

Bizim kuşak bu ve benzeri öyküleri hep yaşadık. Evlat ve torunlarımız böyle bir macerayı yaşamadılar Şimdi bu hatıralar anlatılınca bu gün ki nesile tarih öncesi gibi geliyor. Geçim şartları bunu gerektiriyordu.

Bu olayın baş Kahramanı Eşeklere tarih boyunca haksızlık yapıldığını düşünüyorum. En çalışkan yük hayvanı, en güzel göz, anne sütüne yakın en kaliteli süt eşeklerin sütü. İnek sütünün on katı fiyata ilaç niyetine satılıyor. İnsanlar birbirine hakaret ederken eşeği alet ederler. Edebiyat mizah ve fıkralarımızda kötü ve aşağılanan figürdür. İşin en ağırını yaparken yemin en kötüsü, dayağın en fazlasına maruz kalırlar. Bu da yetmezmiş gibi yaşlanınca kurt yesin diye dağa terk edilir… 

Demek ki insanlara da bu yakışıyor!...

Zekeriya HERDEM 20.08.2022 SIZIR-SİVAS 

(*) Yalamık: Çam ağaçlarının dış kabuğuyla gövdesi arasında lezzetli sulu ve kaygan bir tabaka.
(*) Kuskun: (guskun): Eyer, kürtün ya da semerin kaymasını önleyen kayış ya da ip.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum