Son günlerde Türkiye de, kökü dışarıda alınmış kararların tiyatrosu oynanmaktadır. Kimse yapılan temas ve görüşmeler sonucunda bir yere varılacağını sanmasın. Aslında varılan sonuçların senaryosu sahneye konulmaktadır. Gördüklerimiz sebepten sonuca değil, sonuçtan sebebe doğru nasıl gidildiğini göstermektedir. Dış basında, kararların alındığı, Abdullah Öcalan'ın yakın zamanda hapisten çıkartılarak, görüşmeleri bizzat kendisinin yürüteceği konuşulmaktadır. Öcalan'ın kurulmasını istediği TBMM Komisyonu kurulmuş ve yine Öcalan'ın isteği üzerine CHP'nin Komisyona katılması sağlanmıştır. Ulus Devletin ipi CHP'ye çektirilmek istendiği açıktır. Görüşmelerin bundan sonraki bölümünün asli muhatapları tarafından yürütüleceği ifade edilmektedir.
Küreselcilerin Türkiye'ye dayattığı kararların ne olduğunu, sadece Erdoğan, Bahçeli ve Öcalan'ın bildiği anlaşılmaktadır. Çünkü İmralı'dan mesaj getiren Ulak Heyeti, birçok siyasi parti ile görüşmesine rağmen, kamuoyuna inandırıcı bir açıklama yapılmamıştır. Sahibinin sesi olan bazı Milletvekilleri ve yandaş medya, silahların bırakılacağını söylemişlerdir. Sembolik olarak 30 adet hurda silah yakılmıştır. Bu senaryo, silahların bırakılacağı algısını oluşturmak için sahnelenmiştir. Gerçekte silahların bırakılması sanıldığı kadar kolay değildir. Hatta imkânsızdır.
Oynanmakta olan bütün oyunların hedefi, yeni bir Anayasa yapılmasına yöneliktir. Söz konusu Anayasa, mevcut Anayasanın yenilenmesini değil, Ortadoğu da meydana gelecek yeni düzenlemenin Anayasasını yapmayı hedeflemektedir. Mevcut Anayasanın değiştirilemez denilen ilk dörtmaddesinin, Anayasanın içindeki 14, 24 ve 66'ıncı maddelerde yapılacak düzenlemelerle işlevsiz hale getirilmesi planlanmaktadır. Türk Milletine açıklanmayan yeni Paradigma, dış basında tartışılmaktadır. Eski sürecin içinde yer alanlar, Erbil de yayımlanan gazetelerde yeni süreci anlatmaktadırlar.
Aslında yeni Paradigmanın İslami eksende, Türk-Kürt-Arap Federasyonunu amaçladığını anlamak zor değildir. Bunun ilk ip uçları, Erdoğan'ın Kürtlerin hamiliğini biz üstleneceğiz demesinden belli olmuştur. BOP kaynaklı bu çözüm şekli, önce genişlemeyi, sonra daralmayı öngörmektedir. Türkiye, sınırları dışındaki Kürtler ve Araplar, İslami eksende birleştirilerek, Misak-ı Milli hedeflerine ulaşmış gibi bir algı yaratılmak istenmektedir. Yeni düzenleme, Türk, Kürt ve Araplardan oluşan üç toplumlu Devlet yapısı olarak planlanmaktadır. Başlangıçta Araplardan söz edilmezken, Erdoğan Kızılcahamam konuşmasında Arapları da özellikle ifade etmiştir. Sarayın Hukuk İşleri Başkanı Mehmet Uçum'un, "iki toplumlu Üniter Devlet önerisi bir tuzaktır" sözlerinden işin şekli anlaşılmaktadır. Bu günkü zoraki birleşmeler, gelecekte gönüllü ayrılmalara yol açacaktır. Aynen Yugoslavya örneğinde olduğu gibi.
İşte bu nedenle hazırlanacak olan Anayasanın, Türkiye'yi değil, Ortadoğu'daki yeni Devlet düzenlemesini tanımlayacağı iddia edilmektedir. AK Partinin Avrupa sorumlusu olan Metin Külünk Birleşik Devletler kurulacak diye ifade etmiştir. Sözkonusu Anayasa da, Devletin İslami kimliğinin öne çıkarılması istenmektedir. Erdoğan'ın yeniden Cumhurbaşkanı olması plânlanmaktadır. Anayasa da ümmet eksenine dayalı üç toplumlu Devlet tanımı yapılması düşünülmektedir. Türkçe'nin resmi dil olmasının yanın da, Kütçe ve Arapçanın da eğitim dili olmasının önü açılmak istenmektedir. Böyle bir Anayasa Taslağı mutlaka hazırlanmış, bekletilmektedir. Meclisteki son Milletvekili istifaları, partiler arasındaki ittifaklar, Anayasanın referandumsuz kabul edilmesine yöneliktir. Kulis bilgilerine göre 411 Milletvekili sayısına ulaşılabileceği söylenmektedir.
Emperyalizmin planları uzun vadelidir. Üniter Devlet kılıfı giydirilmiş Federasyon önerisi, Türkiye'nin uzun vadede savaşmadan bölünmesini amaçlamaktadır. Bu kirli amaca ulaşmak için her türlü tedbir alınmasına rağmen, karşı tedbir alınması konusunda, bir çabanın olmaması gerçek beka sorunu olarak önümüzde durmaktadır. Peki kardeşim yazıyorsun ama, millet ne yapsın diyenler olabilir. Hep birlikte yapmamız gereken, üç toplumlu ümmet eksenine dayalı Federasyona karşı çıkmaktır. Kim karşı çıkıyorsa ona destek olmaktır. Millet kimliği olmayan "Ortadoğu Birleşik Devletleri" gelecekte yok olmamızın temelidir. Uyumayalım kardeşim, uyursak ileride bizi bölecekler. Bölmekle bıraksalar şapkamızı çıkartalım, Anadolu da Türk bırakmayacaklardır. Bunu ben söylemiyorum onlar söylemektedirler. ABD'nin Ortadoğu temsilcisi Tom Barrack'ı takip ederseniz, ne yapılmak istendiğini anlamak mümkündür.