TBMM’nde bir komisyon kurulması talebi, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın önerisi olarak biliniyor. TBMM Başkanı ve MİT Müsteşarı tarafından yürütülen görüşmeler sonucu İYİ Parti dışında Meclis’te temsilcisi olan partiler tarafından kabul gördü.
Komisyonun amacı ve hedefleri konusunda kamuoyunun bilgilendirilmemiş olması nedeniyle değişik kuşkular ve tereddütler söz konusudur. Kanunla kurulmamış bir komisyonun nasıl bir işlev göreceğini önceden tahmin etmek mümkün değildir. Komisyona seçilen üyelerin dahi bilgi sahibi olmadıkları bir konu hakkında kamuoyunun güven duymaması çok doğaldır.
Adı, amacı ve konu başlıkları belirlenmemiş bir komisyon hakkında kanaat bildirmek ve doğru anlamlandırmak en azından benim için oldukça zor. “Terörsüz Türkiye Komisyonu”, “Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu” veya “Barış Komisyonu” gibi tanımlamalara bakınca, Süreci tanımlayan bir isimlendirmenin söz konusu olmadığı anlaşılıyor.
Örnek olarak vermek gerekirse; güvenlik tedbirlerinin tartışılmayacağı bir komisyona “Terörsüz Türkiye Komisyonu” demek ne kadar gerçekçidir?
Bu tanımlamaların tamamı sürecin değil, ilgili partilerin politik hedeflerine uygun düşmektedir. Oysa “Açılım Süreci” bir devlet politikası olarak planlanmış ve yürütülmektedir. Komisyonun da inandırıcı ve güvenilir olması için söz konusu politikalara uygun bir biçimde kurulması ve çalışması gerekir. Henüz bu noktada olduğunu düşünmüyorum.
Temel sorunlar için konusu, amacı ve ilkeleri belirlenmiş bir komisyona, TBMM’nde temsil edilen her partinin üye vermesini gerekli gördüğümü belirtmeliyim. Çünkü ülkenin bazı temel sorunları siyasal mutabakatla çözüldüğünde ancak olumlu netice verecektir.
Bazı sorunları, bir partinin veya iktidarın sayısal çoğunluğuna dayanarak ve muhalefeti yok sayarak tek başına çözmek, beklenen neticeyi vermeyebilir. Bu nedenle siyasal ve toplumsal mutabakatın sağlanması için en azından Meclis’te temsil edilen partilerin katılımını sağlamak daha doğru, hatta gereklidir.
İktidarın, soruna bu mülahazalarla yaklaştığını pek sanmıyorum. Bu anlamda bir hassasiyet gösterdiğini de düşünmüyorum. Bu konuda sicili hiç de temiz değil. Komisyonun kurulmasına ilişkin buyurgan söylemlere bakınca ümitvar olmak pek mümkün olmuyor.
51 kişilik bir komisyonda sorunların gereği gibi müzakere edilemeyeceği açıktır. Adı doğru konulmamış bir sorunu tartışmak doğru bir netice vermez. Formalitelerden ibaret bir politik faaliyet olmasından kaygım var. Makul bir sayıda, eşit, nitelikli ve yetkin bir temsile dayanmadıkça komisyonun yararlı bir netice vermesi mümkün gözükmemektedir.
--
Muhalefet partilerinin, özellikle de Ana Muhalefet Partisi CHP’nin komisyon konusundaki tutumunu sağlıklı bulmadığımı belirtmeliyim. Komisyonun amacını ve ilklerini tartışmak yerine komisyona üye verip vermeyeceğini tartışma konusu yapması politik açıdan oldukça basit bir yaklaşım oldu. Daha sonra da geri adım atarak komisyona üye vermesi, politikasındaki çelişkileri ve tutarsızlığı göstermektedir.
Ana Muhalefet Partisi, bir kez daha inisiyatif alabileceği önemli bir konuda edilgen ve iktidara bağımlı bir pozisyon almış oldu. Herhangi bir gerekçeyle komisyondan çekilmesi durumunda da kaybeden taraf yine kendisi olacaktır.
Karar alma yetkisi olmayan ancak sayısal çoğunluğu esas alan bir komisyona neden ihtiyaç duyulur? Oylamayı gerektiren hangi konular var ki nitelik yerine nicelik tercih edilmektedir? CHP‘nin belirsiz, yetkisiz, kanunsuz, işlevsiz bir komisyona üye vermesi, iktidar politikalarını meşrulaştırmaktan başka ne işe yarayacak?
İşlevi açık ve eşit temsile dayanan objektif bir komisyonu önemsiyorum. Ancak henüz adı dahi konulmamış söz konusu komisyonun iktidar partisinin seçim politikalarına hizmet etmesi kuvvetle muhtemeldir. Daha önce kurulan Akil İnsanlar Heyetini hatırlayalım. Sorunun çözümü yerine iktidar politikalarına hizmet ettiğini unutmadık.
Bu haliyle mevcut komisyonun, Sürecin olumlu sonuçlanmasına bir katkı vereceğini düşünmüyorum aksine sürecin sulandırılmasına, uzatılmasına ve önemsizleştirilmesine yol açabileceğinden endişe duyuyorum. Böyle bir olumsuzluğun yaşanmaması için AK Parti ve CHP başta olmak üzere temsil edilen partilerin öncelikle ilkeler üzerinde anlaşmaları gerektiğine inanıyorum.
Sürecin önemini ve inanırlığını göstermesi bakımından da ‘Çözüm Süreci Komisyonu’ olarak adlandırılmasının daha anlamlı olacağını düşünüyorum.
Abdulbaki Erdoğmuş
FACEBOOK YORUMLAR