Keçe ve Türk Keçeciler

Yüzlerce yıl göçebe yaşayan Türkler doğumdan ölüme kadar, geleneksel yaşamında önemli kullanım alanına sahip olan keçeyi; çadırlarda, çadırların tabanlarına yaygıda, çuvallarda, yeni doğan bebeklerin kundaklarında, kepeneklerde, abalarda, çizmelerde, külahlarda, atlarında, yataklarına örtü olarak kullanmışlardır.

Keçe ve Türk Keçeciler
16 Şubat 2022 - 21:40


Keçe: Tiftik keçisi, koyun, tavşan, deve ve lama gibi hayvanların yünlerinin su, sabun ve ısı yardımıyla oluşturulan alkali bir ortamda liflerin birbiri arasına girmesi ile elde edilir. 

Yapılan kaynak araştırmalarında en eski keçe sözcüğüne ve keçenin kullanıldığına M. Ö. 1200 1100 yıllarında yapılan Troya Savaşları'nı konu alan Anadolulu Homeros un ILIADA adlı eserin 10. bölümünde rastlanır. "Odysseus öküz derisinden bir tolga geçirdi başına. Kayışlarla iyicene gerilmişti tolganın içi, dışına bir yaban domuzunun ak dişleri Çepe çevre, sık sık, ustaca dizilişti. Dibine de keçe döşenmişti." 

Keçenin insanoğlu tarafından ilk kez nerede, nasıl yapıldığı ve kullanıldığı konusunda kesin bilgi sahibi değiliz. Elimize geçen yazılı kaynaklar, Çin'de keçe kullanımının M.Ö. 2300 yıllarına kadar indiğini göstermektedir. Birçok bilim adamı ve araştırmacı tekstil konusunda yaptıkları çalışmalarda, keçenin tekstilin ilk örneği olduğu konusunda birleşmektedirler. Bazı bilim adamları keçenin, iklim özellikleri nedeniyle, ilk kez Orta Asya'da üretilmiş olabileceği görüşündedirler.

16. yüzyıl minyatür sanatının en güzel örneklerinden olan ve Osmanlı Şenliklerini yansıtan "Sürname" de, "Keçeci Esnafı" nın sunduğu iki maskeli oyuncu tasvir edilmiştir. Aynı şenlikleri konu eden Haunolth  keçeci esnafın geçişinden bahsederken, yeşil bayrak taşıdıkları belirtilmiştir.

Osmanlı döneminde, düzenlenen şenliklere ve şairlerin ifadelerine konu olan keçecilik; aynı zamanda "kavuk" veya "serpuş" denilen baş giysilerinde de kullanılmıştır. Kavuklar, külah, kılansuva, üsküf, börk, kallavi, mücevveze, takke, kalpak, fes gibi isimlerle çeşitlilik göstermiştir.

Kişilerin ve halk kesiminin kullandığı bu başlıklar dışında dini grupların giydikleri başlıklarda ayrı özellik taşımıştır. Çevrelerinde genellikle yeşil renge yer verilen ve çeşitli formlarda yapılan bu özel başlıkların bazı türlerinde tepme keçe tekniği uygulanmıştır.

Osmanlı döneminde, Keçecilere ait esnaf çarşıları bulunmaktaydı. Ayrıca keçeci esnafının Hanedan için ayrıca hizmet verdiği  yazılı kaynaklarda gecmektedir. İngiliz yazar Julio Pardoe 1836 yılında; "İstanbul'a gelen hiçbir gezgin, Sultan'ın orduları için başlık üreten Eyüp'teki Fes Fabrikası'nı ziyaret etmeden kentten ayrılmamalıdır" cümlesine yer vermesi bu dönemin sembolü haline gelen fes türünde baş giysilerinin önemini vurgulamaktadır.

Öte yandan Anadolu'da yerleşik hayata uyum sağlamaya çalışan Türklerin yaşamında çadırlar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de önem ve fonksiyonunu devam ettirmiş ve çok yönlü kullanılmıştır. Bu dönemin en gelişmiş çadır türü, Otağ-ı Hümayun adı verilen sultan çadırları olmuştur. İçi bölmelerle ayrılmış olan bu sultan çadırlarının, toprak zemini hasır ve keçeler ile kaplanmış, üstlerine halı serilmiştir.

Derleyen: Sinan Acartürk 
Kaynaklar: kulturgovtr, dergiparkorgtr, Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemi Dergisi ART-E Kasım 2011-08 ISSN 1308-2698 Keçeci Esnafı (Deniz Çelikel),
T.C. Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitisü  Yüksek Lisans Tezi 2019 (Hacer Keçeci)
Görsel: 1582 Şenliklerinde keçecilerin sunduğu iki maskeli oyuncu (And, 1982, s. 324, Resim No: 114)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum