Uykusuz geceler ve susmayan zihnimdir öfkemin nedeni.
Peki nedir zihnimi susturmayan, gecenin geç saatlerine kadar beni uyutmayan?
Vicdanımın sızısı mı, ağlayamamanın yükü müdür acaba?
Ülke bu haldeyken hâlâ sessiz kalışım mı yakar acaba kalbimi?
Bu kadar canımın yanması nedendir?
İnsan, insanlığından ne zaman vazgeçti?
Bir babanın kızını sevmekten daha önemli nasıl bir meşguliyeti olabilir?
Sevgisizlik ne zaman son bulur?
Âşıklar kavuşur mu?
Her hikâye mutlu bitmez, bitmez de hep iyi olanların sonu mu kötü yazılır ya da biz mi öyle anlarız?
Yaradan, kuluna bu dünyanın geçiciliğini ve dönüşün sadece O’na olduğunu gösterir yaşanan her hadisede.
O zaman ne diye hâlâ “neden” diye sorup huzursuz edersin gönlünü?
Ben kardeşimi soğuk toprağın altına koyarken “neden”? demedim
“Bu benim başıma neden geldi?” diye isyan ettim mi? etmedim.
Sen de etme. O’nun emrine karşı gelmedim gelemem de.
İsyan etmenin bedelini, kardeşime bir daha hiç kavuşamamakla ödeyemem.
Çünkü korkarım bu özlem beni deli ederken tek tesellimi de kaybedemem .
Yaşanan her olayın arkasında ki hayrı anlama becerisine sahip olsaydık, yaşananlara “imtihan” demezdik. Dur ve düşün zaten düşünmezsen bir insan olarak ne ayrıcalığın kalır ki senin?
Unutma abdullah, merhameti gazabından önde olan Yaradan’a tövbe etmek için hiçbir zaman geç değil.
Belki de ilk bunu kabul etmelisin ki geceleri uykuya dalmak bir zulüm değil, bir huzura dönüşebilsin.