Fânîdeki Bâkî 1

15 Eylül 2025 - 07:03

“Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise, fenalıklardan sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (En’âm, 6/32)

Surata tokat gibi çarpan bir âyet okudum, sonra geçtim masamın başına, düşünmeye başladım. Şu genç yaşımda ne yapıyordum? Dünya adı verilen bu oyuna ne kadar kaptırmıştım kendimi? Nefsime ne zaman böylesine köle olmuştum?

Sonra durdum, aklıma ölüm geldi. Ya manasınca anmıyordum ya da hepten unutmuştum ölümü ki nefsime boyun eğer olmuştum. Fânîde bâkiyi aramalıyken kaybolduk; geçici olanda durup dinlenip sonra yolumuza devam edeceğimizi unuttuk. Belki de görmezden geliyoruz sadece. Cesede olan düşkünlük ve bu dünyanın sahte güzellikleri nahoş etti bizleri. Ruhlar acı içindeyken yeni satın alınan bir araba ya da kafa dağıtma adına çıkılan seyahatler faydasızdı. Ruhlar bir bir ölürken hâlâ cesedin peşine koşan bizler, bilmem ne zaman anlayacağız: yarın diye bir şey yok.

Sanıyorum ki bu cümle iki farklı şekilde yorumlanıyor: “Yarın yok, ne yaparsan bugün yapabilirsin” anlayışı ya bu dünyaya olan merakı artırıp her şeyi denettiriyor ya da bu dünyadan soğutup asıl olana yönelmek için aracı oluyor. Özellikle gençlik açısından düşünürsek, düşüncelerimizin şekillenmeye başladığı bu yaşlarda kimle, neyle ve nasıl vakit geçirdiğimiz çok büyük önem arz etmekte. Eğer şimdiden “dur” deyip nefsimizin isteklerine karşı gelebilmek adına irademizi güçlendirmezsek, yaşananlar karşısında ölümü unutmamız ve hiç haşrolmayacakmış gibi yaşamamız büyük bir ihtimaldir.

Bahsettiğim gibi, ölümü unutmak bence sorunlarımızın ana kaynağıdır. Ölümü unutmak nefse rahatlık veriyor kanısındayım; çünkü hiç bitmeyeceğini düşündüğün bir yaşamda neden kendin dışında birini düşünesin ki? Madem ölüm yok, ne diye ibadet etmektesin? Bu kadar acı çekiyor insan; nedendir madem bir sonu yok? Ölümü unutan insan ruhunun arzularını da unutur. Ruhunun ne istediğini anlayamayan insan ise bir yanılgının içindedir.

Yaşanan sıkıntılar karşısında dayanak arıyor insan. Bu kadar haksızlık ve acı karşısında bir ölümün olmaması, bir hesap gününün olmaması ve bizi Yaratan birinin olmaması ciddi bir haksızlıktır. Eğer düşünürsek bizler askeriz ve dünya ise zorunlu hizmet görevi yaptığımız bir yer. Süresi bitene kadar vazifemizden ayrılmamız pek mümkün değil, çünkü geri dönüşleri çok serttir. Bu sebepten dolayı olay sadece ölümü hatırlamak değil; sabrı bilmektir, seni Yaratan’ı bilmektir, sonra da sevmektir. Yaşanan çirkinlikler karşısında bir hesabın olmaması asıl eziyettir.

Her ne kadar ölüm korkulacak bir şey olarak sunulsa da bizlere, ben bu fikre hiç katılmıyorum. Çünkü ölüm bir uyanıştır!

Bu kısa yazıyı şimdilik sizlere emanet ediyorum. “Uyanış nedir, fânî nedir, bâki olan kimdir ve nedir bizi bu hayata bu kadar bağlı kılan şey?” sorularını kendi penceremden açıklamaya çalışmak için geri gelmek niyetindeyim bu mevzuya.