YAVUZ BÜLENT BAKİLER'LE TANIŞMAMIZ

29 Eylül 2025 - 20:29


Hayatı güzel Türkçe ve şiir, 24 ayar edebiyatçı, sayıları çok azalan mükemmel insan örneklerinin başında gelir Yavuz Bülent Bakiler.
Alnına silah dayasanız, değil yanlış Türkçeye, zevksiz Türkçeye bile razı olmayan edebiyatçıdır o. Üstelik yaşayan en büyük şair veya şairlerden biriydi rahmetli.

Gerçek, aklı başında bir milliyetçi... Irkçı, şovenist değil.
İkbal uğruna bir milim bile kendinden sapma göstermeyecek kadar dürüst, bir kelimenin doğru kullanılması uğruna kavga edecek kadar inatçı, bir beyit şiire bir mendil dolusu gözyaşı akıtacak kadar duygulu…

TRT’nin TV programlarında tanıdım önce. Tanıdım ne kelime, bayıldım. Hele “Avrupa’da Türk İzleri Belgeseli” yok mu? Müthiş bir diziydi doğrusu.

Genel Yayın Müdürü olduğum gazetede, 1989 yılında, yönetimden aldığın destekle ne yapıp ettim o dizinin önemli bir bölümünü gazeteye aktardım. Önemli bir gazetecilik başarısıydı.

Ondan sonra yakınlaşmaya, dost olmaya çalıştım Bakiler Usta’yla. Bir süre Orta Asya’da, Taşkent’te birlikte olduk, aynı evde kaldık.

Onunla yediğim ilk yemeği unutamam… 

İlişkimizi güçlendirmek adını onu lüks bir lokantaya, akşam yemeğine davet etmiştik. Abartmıyorum, 100 çeşit yemek ve tatlı… Onca fiyakalı yemek arasından en bilinen, en ucuz yemeği ve az pilav tercih etmişti sadece. “Niye böyle bir yere getirdiniz, köfteci neyimize yetmiyor!” der gibiydi. Şöhretinin zirvesinde ve kültür birikimiyle hepimizi bastıracak durumda olmasına rağmen az konuşuyor, kendini öne çıkarmıyordu. İnsanlığı ve alçak gönüllü hali imrenilecek boyutun ötesinde büyük bir saygıyı hak ediyordu.
O zaman anladım ki, alabildiğine samimi, dürüst ve hep kendisi olmuş bir edebiyatçı ve seçme bir kişilikle karşı karşıya idim.
En büyük yardımcısı ve münekkidinin eşi olduğunu söylemesi de ayrıca ilgimi, takdirimi çekmişti.

Vefatından sonra maalesef bazı kesimlerin onu eleştirmesi hayli şaşırttı ve üzdü beni. 90 yıllık mükemmel bir hayatın ve sanatın karşılığı bu çatlak sözler olmamalıydı. 

Tutunmaya çalıştıkları tek çürük dal, Atatürk’ü eleştiren kimi sözleriydi. Edebiyatımızı parlayan yıldızı olmuş, Kültür Bakanlığı Müsteşarlığına kadar yükselen bir devlet adamlığı sergileyen birinin hiç mi tenkit hakkı yok? Fatih Sultan Mehmet’in bile yerden yere vurulduğu bir dünyada Atatürk’ün bazı tercihlerini beğenmemek suç olabilir mi? 

Atatürk’ün kendini ifade eden özelliklerini dile getirmek niye suç olsun? Adam “Ben buyum!” diye net ifade ediyor, birileri “Yok Atatürk öyle değildi!” diye güya onu koruyor.  Garabet ve komik bir durum! Atatürk’ü eleştiren her yazar ve fikir adamını yok sayarsanız elimizde saygı göstereceğimiz kimse kalmaz. Aziz Nesin’den Kemal Tahir’e, Halide Edip Adıvar’a, Orhan Pamuk’a birçok yazar söyle veya böyle Atatürk’ü eleştirmiştir. 

Nerede fikir hürriyeti, nerede saygı-nezaket ve vefa? Yazık, çok yazık!
>HÜSEYİN GÖKÇE

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum