Bir Eşekle Karşılaşma: Bilgelik, Sınavlar ve Sevgi Üzerine Bir Diyalog
Eşeğin karşısına oturduğumda… hakikat de benim karşıma oturdu.

06 Nisan 2025 - 12:57
Bu, diğer günler gibi bir gündü ve yine de içimde kaçma isteği vardı. Şehrin gürültüsünden, siyasetçilerin tantanasından, kibirli vaizlerin nutuklarından, sözde uzmanların boş analizlerinden ve kendini bilge sananların kof konuşmalarından kaçmak istiyordum. Gerçek bir şey arıyordum… sadece bir anlığına bile olsa.
Uzun süre yürüdüm ve nihayet huzurlu bir tarlaya ulaştım. Orada, bir ağaca bağlanmış bir eşek hareketsiz duruyordu. Neden bilmiyorum ama bakışlarında beni çeken bir şey vardı. Garip bir ışık, sessiz bir davet.
Yakınındaki bir taşın üzerine oturdum ve ona sordum:
— Dostum… İnsanlar seninle alay ediyor, seni aptal sanıyorlar. Bu doğru mu?
Eşek uzun süre bana baktı, sonra başını hafifçe salladı, sanki gülümsüyormuş gibi, ve şöyle dedi:
— Hiçbir zaman zeki olmaya çalışmadım… Ama hiç yalan söylemedim, hiç ihanet etmedim, kimseyi incitmedim. Söyle bana, sadece kendin olmak mı aptallık, yoksa binlerce maske takıp olmadığın biri gibi görünmek mi?
Bir süre sessiz kaldım, sonra devam ettim:
— Ama insanlar seni gereksiz buluyor, seni sadece bir yük taşıyıcı olarak görüyorlar…
O, sessizliğin içindeki bilgelikle, yükseltilmemiş bir sesin berraklığıyla cevap verdi:
— Çok konuşmam… ama çok şey taşırım. Onlarsa durmadan konuşurlar… ve hiçbir şey taşımazlar.
— Yorulmuyor musun? Bütün bunlardan? Sessizlikten? Sınavlardan?
Başıyla onayladı ve dedi ki:
— Yorgunluk hayatın bir parçasıdır, ama beni yıkmaz. Sınavlar, onları kabullenenleri yok etmez; asıl, onları yalanlarla bastırmaya çalışanları içten içe çürütür. Yüküm ağır, sırtım eğik… ama ihanet, kurnazlık ve açgözlülük bilmem. İşte benim tesellim bu.
Ona baktım, içimde bir huzursuzluk vardı. Sonra sordum:
— Peki ya hayat hakkında ne düşünüyorsun?
İç çekti ve cevap verdi:
— Hayat kolay değil. Ama zorlukları, insanın bir kurda dönüşmesini haklı çıkarmaz. Ben bir eşeğim… ve yine de hiç kimseyi yemedim, aldatmadım ya da bana ait olmayanı arzulamadım.
Sözleri içimde yankılandı. O anda pek çok yüz belirdi gözümde:
Alçakgönüllülüğü vaaz eden ama eleştiriyi kabul etmeyen bir vaiz.
Halk adına bağıran ama onların servetini yağmalayan bir siyasetçi.
Eşeği küçümseyen, ama kendisinin kim olduğunu ve nereye gittiğini bilmeyen bir genç.
Daha yumuşak bir sesle sordum:
— Hiç sevdin mi?
Yüzüne hafif bir gülümseme yayıldı.
— Sevdim, evet… Adımlarımın altındaki toprağı sevdim. İnsanları sevdim; sert olsalar da bazen beni affettiler. Beni adımı sormadan sulayan o basit ruhları sevdim. Sevgi… sizin şiirlerinizde anlattığınız şey değil. Sevgi, unutulduğunda bile sadık kalmaktır. Yanlış anlaşıldığında bile iyi kalabilmektir.
Kalbimde bir sıkışma hissettim. Fısıldayarak sordum:
— Başka bir şey olabilseydin… ister miydin?
Başını hafifçe salladı.
— Seçme şansım olsaydı… yine kendim olurdum. İnsanların gözlerini sevmiyorum; dış görünüşe bakıyor, özü görmüyorlar. Onların tartışmalarını da sevmiyorum; bir kelimeyle başlıyor, kanla bitiyor. Ben bir eşeğim… yüzümü, dilimi, sadakatimi değiştirmem. Beni tanıyan, tamamen tanır.
Bir sessizlik oldu. Söyleyecek bir şeyim kalmamıştı.
Sonra, bana bakarak fısıldadı:
— Bana neden eşek olarak doğduğumu sorma… Kendine sor: İnsan neden artık eşek değil?
Ayağa kalktım, gitmeye hazırdım. O, hafif bir sesle ekledi:
— Gerçeği arıyorsun… Bazen onu hiç beklemediğin yerlerde bulursun. Bir taşta, bir yoksulda… hatta bir eşekte bile.
Ona son bir kez baktım, saygıyla eğildim ve yoluma devam ettim.
Ve içten içe biliyordum ki, yalnızca bir eşekle değil… saf bir vicdanla, birkaç kelimeyle bana hayatım boyunca aldığım tüm derslerden daha fazlasını öğreten biriyle karşılaşmıştım.
Juan Ramón Jiménez, Platero ve Ben
FACEBOOK YORUMLAR