Misafir Kalem

Misafir Kalem

Konuk Yazar
[email protected]

MEHMET KURTOĞLU: KÖYE YENİLEN ŞEHİR

17 Kasım 2025 - 22:19



Demokratik, kapitalist ve liberal bir dünyada toplum bireylerden oluşur. Din dahi insanın birey olmasını ister. Zira suç da günah da bireyseldir. Ayrıca birey demek kişilik ve şahsiyet sahibi olmak demektir. Özgüvensiz toplumlar aşiret/kabile hayatı yaşar. İnsanlar kan veya akrabalık bağıyla birbirine sarılıp varolmaya çalışır. Oysa birey olmak bir süreçtir. Özellikle modern dünyanın olmazsa olmazı birey olmaktır. Ancak Türkiye gibi göçünü, demokratik ve sosyolojik evrimini tamamlamamış ülkelerde aşiret, kabile, feodalite, köylülük baskın olduğundan bireyden daha çok yığın vardır.

Son yıllarda yayın dünyasını takip ediyorum, neredeyse her ay bir aşiret, köy veya kasaba kitabı yayınlanıyor. Aşiret kabile, köy ve  aile dernekleri kuruluyor. 1950'lerden 70'lere kadar köy romanları revaçtaydı şimdi köy, aşiret, kabile kitapları revaçta.    Üniversite mezunu, eğitimli insanlar dahi kendini aşireti/kabilesiyle tanımlıyor. İnsanlar şehirlere kaçıyor ama köylerine gömülüyorlar...

Son yılarda köy, aşiret, kabile kitaplarına bu denli ilginin olmasının iki nedeni var. Birincisi şehirleşememe/modernleşememe ikincisi derin dalga mlliyetçilikler. Türkiye'nin doğu ve batısındaki bu iki derin dalga şehirleşme/modernleşme ve demokratikleşmenin önünde engeldir. Ayrıca şehir, köy, kasaba, aşiret, kabile milliyetçilikleri toplumu birleştirmektan daha çok ayrıştırmaktadır.  Şehirlerde gettolaşmaya neden olmaktadır.  

Henüz şehirleşememiş köylü  toplumlar yaşadıkları şehri, kendi köylerine kasabalarına, sosyal yaşamı aşiret ve kabilelerine benzetmek isterler. Köyden şehre göçenler halen kendilerini köy ve kasabaları, aşiret ve kabileleriyle tanımlıyorlar. İronik olan ise İstanbul gibi dünya şehrinde doğup yaşıyanların kendilerini İstanbullu görmemesi...  Geldiği şehirle kendilerini tanımlıyorlar.  Çünkü İstanbullu olamamışlar. İstanbullu olmak bir süreç işi. İstanbullu olmak kültür bilgi birikim, incelik, nezaket gerektiriyor. İstanbullu olmak bir inceliktir...  Ankara başkent ama köy ve kasaba dernekleri, yetmiyor federasyonları kuruluyor. Başkentli olmak varken köylü olmayı tercih ediyorlar. Urfa kadim bir şehir ama aşiret ve kabile derneklerinden geçilmiyor. On bin yıllık Urfa ile değil de  aşireti/kabilesiyle övünüyor. İnsan, tarihe ve topluma değer katan şeylerle övünmelidir. 

Köylüler şehirlere göç etmiş ancak şehirleri de kendilerine benzetmişlerdir. Ahmet Haşim geçen yüzyılın başında değişen ve büyüyen İstanbul'u görünce, olumlu manada yaklaşarak "şehirler köyleri yutacak" demiştir. Keşke şehirler köyleri yutsaydı. Türkiye'de Haşim'in dediğinin tersine "köyler şehirleri yutmuştur." Şehirler kalmamıştır. Kadim şehirlerimiz göz göre göre birer köy olmuştur. Artık ne köylü mutlu, ne şehirli.  Ne köylü halinden memnun ne şehirli...

Şehirlerin mevcut nufusunun bir kaç katı köy nüfusu şehre göçmüş, şehirlerin demografik yapısını bozmuşlardır. Köylülük bir zihniyet, bir davranış biçimidir. İbni Haldun, Mukaddime'sinde buna genişçe yer vermiştir. Bu zihniyet köy şartlarında erdemli şehirde kurnazdır. Köyde bilge şehirde ufku dardır. Köyde  gelenek göreneğe göre hareket eder şehirde kanun kuralsızdır. Şehir hayatı köylüyü bozar. Bununla ilgili İbni Haldun'un yerinde tespitleri vardır. Bunların dışında  daha bir sürü özellikler sayılabilir. Oysa şehir kanun ve kurallar bütünüdür. Ayrıca bilgi, görgü, kültür ve adabı muaşeret hemen elde edilen bir şey değil. Şehirli bu özellikleri yüzlerce yıllık birikimin bir sonucu elde etmiştir. Örneğin Osmanlı son yüzyılında yüzlerce adabı muaşeret kitapları yayınlanmıştır İstanbul'da. Binlerce Batılı mürebbiye evlerde çoculara ders vermiştir. 

Köylüleşen, göç alan  şehirlerimiz daha uzun yıllar sancılı/sorunlu yaşamaya mahkumdur. Bu sancılı durum ne köylüyü ne şehirliyi mutlu edecektir... Mevcut durumda şehirlerin kimlikleri yok olacak onun yerine köy/kent karışımı yeni bir kimlik inşa olunacaktır. Ne köylü saf kalacak ne şehirli saf şehirli... Tez ve anti tezden doğmuş yeni bir şehirli tipi/modeli doğacaktır. 

Trajik olan ise, göç alan kadim şehirlerin artık yaşanılmaz bir duruma gelmiş olmasıdır. Kanun kural tanımayan zihniyet, nezaket bilmeyen yığınlar hukuk ve adabı muaşerretten yoksun şehirler... ve  bitmeyen kavgalar, sınırlanmayan öfkeler, işlenen cinayetler, tecavüzler, intiharlar, çeteleşme ve mafyalaşma...  Netice şehir köye yenilmiştir.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum