MAHCUBİYETİN İNCELİĞİ

İnsanın yüzü, kalbinin aynasıdır. Bazen utanırız; gözlerimizi kaçırır, başımızı eğeriz. Çünkü mahcubiyet, vicdanın ince sızısı, insan olmanın zarif bir yankısıdır.

MAHCUBİYETİN İNCELİĞİ
22 Şubat 2025 - 19:09


Ancak modern çağ, utanmayı bir kusur sayıyor. Kişisel gelişim reçeteleri, durmadan öz güven aşılıyor. 

Utanmayı ve mahcubiyeti bir pranga gibi gösteriyor. 
Oysa biz biliriz ki, insanın utanacak hiçbir şeyi kalmadığında, kaybedecek en kıymetli şeyini kaybetmiştir: incelik duygusunu…

Nezaketin ve edebin hüküm sürdüğü zamanlarda, bir genç hata yaptığında mahcup olurdu. 

Kızaran yanaklar, iç dünyasında yankılanan ahlakın sessiz bir şahitliğiydi. 
Şimdi ise utanmamak marifet sayılıyor; her şeyin pervasızca dile getirildiği, yüzlerin kalınlaştığı bir çağdayız. 

Hâlbuki mahcubiyet, bir zaaf değil, insanın kendisine çizdiği sınırdır. 
Haddini bilen, hatasından utanan insan, insanlığını muhafaza edebilendir.

Bizim coğrafyamızda utanmak, bilgelikle iç içedir. Mevlânâ’nın, Yunus Emre’nin dilinde mahcubiyet, nefsin terbiye edilme hâlidir. 

Hallâc-ı Mansûr, “Ene’l-Hak” dediğinde mahcubiyetle gözyaşı dökmüş, Fuzûlî, aşkını dile getirirken incelikle eğilmiş, divan şairleri, sevgilinin nazarı karşısında mahcup olmayı bir lütuf bilmiştir.

Peki ya şimdi? 
Çocuklarımız utanmaktan utanır hâle geldi. 
İçine kapanıklıkla karıştırılan mahcubiyet, hor görülüyor. 

Hâlbuki doğru zamanda kızaran bir yüz, insanın yüzünü ağartır.

Mahcubiyet, kalbin titremesidir. 
İnsan, mahcubiyetle incelir, mahcubiyetle güzelleşir. 
Utancını kaybeden, aslında haysiyetinden de bir parça kaybeder. 

O yüzden, bırakın çocuklarımız gerektiğinde mahcup olsunlar. 
Bırakın, hataları karşısında başlarını eğsinler. Çünkü insan, kendini en çok, utanmayı bildiğinde bulur.

Hikmet Kızıl

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum