HAYATIMIZIN TAYİN EDİCİ GÜCÜ EKONOMİDİR

Ekonomi şöyle diyor.
Üreteceksin, ürettiğinin bir kısmını tüketeceksin, tasarruf yapacaksın. Tasarrufları yatırıma aktaracak ve sermaye biriktireceksin. Biriktirdiğin sermaye ile daha çok üretim yapacak ve tüketimini artıracaksın. Refahı artırmanın başka yolu yok.
Ürettiğinin tamamını tüketir isen sermaye biriktiremezsin. Sermaye biriktiren toplumlar karşısında, rekabet edemez, geri kalırsın. Geri kaldığın için az tüketir, perişan olursun.
Toplumları geri bırakmanın ve perişan etmenin yolu, tasarruf etmelerini önlemek ya da ellerinden almakla mümkün. İnsan doğası tembeldir.
Üretime katılmadan tüketmeyi sever. Üretime katılmadan tüketmeyi gelenek haline getirdiğiniz zaman, o toplumun tasarruf seviyesi düşer. Gelişmede geri kalır.
Ekonomik gelişmede kural vardır. İleri giden toplumlar, daha ileri gidiyor. Geri kalanlar ise daha geride kalıyor. Aradaki uçurum açılıyor. Tasarruf yapabilenlerin, rüzgar arkasından esiyor ve hızla ilerliyor.
Çin, yüksek oranlı tasarruf ettiği için dünyanın ikinci büyük eknomisine dönüştü. Almanyanın gelişmesinin gerisinde, yüksek tasarruf oranı yatıyor. Japonya yüksek tasarruf oranı sayesinde gelişti…
Başka ülkelerin tasarruflarını elinden alarak gelişen emperyalist ülkeler de var. Onlar, mal ve sermaye piyasalarını kullanarak fakir ülkelerin elindeki tasarruflra el koymayı beceriyor. Bunların başında İngiltere var. Onu, Fransa, Belçika ve Hollanda takip ediyor. Para ve sermaye piyasasını kullanan dolar egemenleri, Amerikan halkının arkasına saklanarak, egemenliklerini sürdürüyor.
Gelişmenin ve ilerlemenin birinci kuralı belli oldu. Tasarruf miktarını ve oranını artırmak. Formül basit.
Üretim-Tüketim= Tasarruf
Kural şudur. Çok üreteceksin, az tüketeceksin ve tasarrufun artacak.
Sadece tasarruf etmek yeterli değil. Tasarrufları, verimli yatırıma kanalize ederek, sanayi sermayesine dönüştürmek de gerekiyor.
Bu iki kurala uymayan toplumları kötü günler bekliyor.
Şinasi Kara