Bilindiği gibi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM), siyasi bir hareket olarak 7 Haziran 1990 tarihinde kurulan Halkın Emek Partisi (HEP) ile siyasi yolculuğuna başlamıştır.
HEP’le başlayan DEM geleneğinin PKK ile ilişki biçimini net olarak bilmiyorum ancak ideolojik birliği açıktır. Peki, PKK ile ideolojik birliği ve sosyolojik tabanlarının aynı olması bir partiyi neden “terörist” yapsın?
Kuşkusuz bu durum, bir partiyi ve yöneticilerini terörist yapmayacağı gibi terör suçlamasını da haklı çıkarmaz. DEM geleneği hep bununla itham edildi, suçlandı ve cezalandırıldı. HEP-DEP-ÖZDEP-HADEP-DEHAP-DTP-BDP-HDP-YSP- partilerin tamamı PKK ve terör gerekçeleriyle kapatıldı.
Abdullah Öcalan’ın önerisi sonucu kurulmuş olmaları da söz konusu partileri suçlu konuma düşürmez. Bu bağlamda örgütle aynı kategoride değerlendirilmesi de doğru değildir.
Ayrıca bu partilerden, devamlı olarak “çok yönlü terör” yerine tek taraflı PKK ve şiddet yöntemine karşı tavır koymalarını ısrarla beklemek de yanlış olmuştur. Çünkü terör ve şiddetle toplum olarak hep birlikte imtihan edildik. Bu durumda, Kürtlere yönelik şiddeti onaylamak, en az PKK şiddetini onaylamak kadar sorunlu ve ağır bir vebal değil midir?
Siyasi partilerin çoğu PKK gerekçesiyle Kürtlere yönelik şiddeti ya görmezden geldiler ya da meşru görüp açıkça desteklediler. Ne yazık ki bu kesimlerin kendileriyle yüzleşmek yerine, Çözüm Sürecine karşı çıkmaları, yüklendikleri vebalin farkında olmadıklarını göstermektedir.
Toplum ve ülke olarak şiddetle imtihanı kaybettik, hiç olmasa BARIŞ ile imtihanı kaybetmeyelim.
--
DEM Partinin, PKK ve bazı toplumsal kesimler tarafından desteklenmesinin ideoloji dışında önemli nedenleri vardır.
Öncelikle orantısız baskılara ve ağır bedellere rağmen Kürtlere yönelik hak ve hukuk ihlallerinin siyaset alanına ve TBMM’ne taşınmasında sorumluluk ve fedakârlık üstlenen tek siyasi hareket DEM Parti geleneği olmuştur. Özellikle 1990’lı yıllarda silahlı çatışmaların yoğun yaşandığı, faili meçhul cinayetlerin yaygın olduğu ve partililerin de doğrudan hedef alındığı dönemde ortaya koyduğu mücadele azmiyle büyük takdir toplamıştır.
Ölen PKK militanlarının cenazelerini teslim almak için olumsuz koşullarda dahi ailelerle birlikte bazen günlerce bekledikleri olmuştur. Parti faaliyetleri ve seçim çalışmaları sırasında karşılaştıkları tehdit, dayatma ve zorluklara direnmeleri ise eşine az rastlanır bir durumdur. DEM geleneğinin bu alanda verdiği mücadele sadece Türkiye’de değil, dünyada neredeyse eşsiz bir örnektir.
Bugün de sürecin yürütülmesinde en büyük fedakarlığı DEM Parti yapmaktadır. Daha önceki süreçte aldığı rol nedeniyle sonradan cezalandırıldıkları halde bugün aynı fedakarlığı tekrar göstermeleri ve büyük risk almaları basit, sıradan bir siyaset olarak değerlendirilemez.
PKK’nin, devlet tarafıyla diyaloğunda DEM’in gösterdiği çabaları da görmezden gelmek gerçekten büyük bir haksızlık olur. Bu konuda MHP ile oluşturulan güven bu çabaların sonucudur. Bundan da anlıyoruz ki Abdullah Öcalan’la devlet tarafının mutabakatı, devletin temel ilkeleri etrafında gerçekleştirilmiştir. Seçmenleriyle karşı karşıya gelme ihtimali çok yüksek olmasına rağmen DEM’in böyle bir misyon üstlenmesi önemli ve anlamlıdır.
Cumhur İttifakı ve TBMM komisyonunun İmralı ziyaretini kabul etmesinde de bu anlayışın belirleyici olduğu kanaatindeyim.
--
DEM geleneğinin aynı başarıyı, hatta benzer mücadeleyi Kürt meselesinin çözümü için ortaya koymadığını belirtmeliyim. Esas olarak bu yöndeki talepler DEM geleneğinin kuruluş amacıyla da örtüşmemektedir. Seçmen kitlesinin ve özgürlük arayışında olan kesimlerin DEM siyasi hareketine dışardan biçtiği bir rol olduğunu düşünüyorum.
Zira ilk kuruluşundan itibaren iki temel hedefe kilitlenmiş bir siyasi hareketten söz ediyoruz. Birincisi, özellikle Kürt toplumunu ideolojik projelerle dönüştürmek, İkincisi de Abdullah Öcalan’ın devlet tarafından doğrudan muhatap alınmasını sağlamak.
Bu çabalar sonucudur ki devam eden sürecin yürütülmesinde Abdullah Öcalan, “PKK’nin kurucu önderi” olarak muhatap alınmaktadır. İdeolojik değişim ve dönüşümle birlikte bu durum, DEM geleneğinin büyük bir başarısı olarak değerlendirilebilir.
DEM geleneğinin demokratik siyaset, hak ve özgürlükler ve Kürt meselesi konusundaki tutumunu başka bir yazımda sizlerle paylaşmayı umuyorum.
Abdulbaki Erdoğmuş


FACEBOOK YORUMLAR