AKLI KULLANMADIKÇA ÇIKIŞ YOK!

Sn. Şafak Nakajima' nın "AKLI KULLANMADIKÇA ÇIKIŞ YOK!" başlıklı makalesini siz değerli okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.

AKLI KULLANMADIKÇA ÇIKIŞ YOK!
11 Ağustos 2024 - 15:58


Doç. Dr. Şafak Nakajima

Tarih boyunca, dinin siyasete karıştığı ve halkın öz kaynaklarının hoyratça kullanıldığı dönemler, toplumları derin sefalete sürüklemiştir. Din, pek çok toplumda sayısız kez siyasi güçlerin elinde bir araç olarak kullanılmış, halkın gerçek ihtiyaçları göz ardı edilerek, insanlar inançları üzerinden manipüle edilmiştir. Ancak, bilimsel bilginin ve etik değerlerin rehberliğinde hareket eden liderler, toplumların refahını ve adaletini sağlamada çok daha etkili olmuşlardır.

Antik Yunan'da, Atina demokrasisinin yükselişi, bilimsel ve felsefi düşüncenin toplum yönetimine nasıl katkıda bulunabileceğinin tarihsel bir örneğidir. Bu dönemde, Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi düşünürler, etik ve ahlaki değerlerin bireylerin ve toplumun nasıl yönetilmesi gerektiği konusundaki önemini vurgulamışlardır. Onların rehberliğinde, Atina, bilimde, sanatta ve felsefede büyük ilerlemeler kaydetmiş, toplumun daha adil ve bilgili bireyler tarafından yönetilmesine olanak tanımış, Atina'yı dönemin en ileri medeniyetlerinden biri haline getirmiştir.

Bilimin ve etik değerlerin yerine dinin ve çıkar gruplarının ön plana çıktığı dönemlerde ise, toplumlar hızla gerilemiştir. Ortaçağ Avrupası'nda, Kilise'nin mutlak otoritesinin ve dini dogmaların egemen olduğu karanlık çağ, bilimsel ilerlemelerin durduğu ve halkın bilgiye erişiminin kısıtlandığı bir zaman dilimidir. İnsanlar, din tüccarlarının manipülasyonlarına maruz kalmış, Kilise'nin çıkarları uğruna sömürülmüştür. Bu durum, halkı cehalete, yoksulluğa ve sefalete mahkum etmiştir. O döneme dair kapsamlı bir yazı yazmak lazım ilk fırsatta.

Aydınlanma dönemi ise, bilimin ve akılcılığın kilise otoritesini nasıl alt ettiğinin ve halkın refahını nasıl artırdığının en çarpıcı örnekleriyle doludur. Bu dönem, bireylerin özgür düşünme ve sorgulama hakkını savunan, bilimin ve mantığın rehberliğinde bir dünya görüşü geliştiren bir çağ olarak bilinir. Aydınlanma'nın etkileri, Avrupa'da toplumsal ve siyasi dönüşümlere yol açmış ve halkın yaşam standartlarını yükseltmiştir. İlginçtir ki, günümüzde Aydınlanma değerlerine salyalarını akıtarak saldıranların öncelikle kapak atmaya ve çocuklarını yaşatmaya çalıştıkları yerler, Aydınlanma Çağı coğrafyalarıdır. Dikkat edin, hedef aldıkları Batı emperyalizmi değil, doğrudan Aydınlanma'nın temel değerleridir!

Aydınlanma'nın simgesi haline gelen bilim insanları ve düşünürler, kilisenin dogmalarını sorgulayarak, doğa yasalarını ve insan aklını temel alan bir dünya anlayışını savundular. Isaac Newton’un bilimsel buluşları, evrenin işleyişini dini açıklamaların ötesinde, matematiksel ve fiziksel yasalarla açıklama imkanı sunmuş, insanların doğa olaylarını anlamalarını sağlamış ve kilisenin mutlak otoritesine olan inancı sarsmıştır.

Galileo Galilei de teleskopik gözlemleriyle kilisenin desteklediği Dünya merkezli evren modelinin yanlışlığını ortaya koymuştur. Bu buluş, kilisenin uzun yıllar boyunca savunduğu kozmolojiye büyük bir darbe vurarak bilimsel düşüncenin, dini dogmaları yerle bir edeceğini kanıtlamıştır. Galileo'nun keşfi, bilimsel düşüncenin halk arasında yayılmasına yol açmıştır.

Aydınlanma dönemi, yalnızca bilimsel keşiflerle sınırlı değildir; toplumsal ve siyasi alanlarda da devrim niteliğinde değişikliklere yol açmıştır. Montesquieu'nun güçler ayrılığı ilkesi, modern demokrasilerin temelini oluşturmuş ve bireylerin haklarını koruyan bir yönetim yapısının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Aydınlanma düşüncesi, Fransız Devrimi'ne ilham kaynağı olmuş, bu devrim sonucunda kilisenin siyasi gücü büyük ölçüde zayıflamış ve laik bir toplum yapısının temelleri atılmıştır.Fransız Devrimi'nin önemi, bugünkü demokrasilerin, insan hakları anlayışının ve modern devlet yapılarının temellerini atmasından kaynaklanır. Bu devrim, toplumların kendi kaderlerini tayin etme hakkını savunan bir dönemin başlangıcı olmuş ve süregelen özgürlük mücadelelerine ilham vermiştir.

Tarihsel süreç, bizlere bilimin, aklın ve etik değerlerin, toplumları nasıl aydınlattığını ve halkın refahını nasıl artırdığını gösteriyor. Aydınlanma'nın mirasını sürdürmek, toplumların din ticareti yapan ve kaynakları sömüren sistemlerden uzaklaşarak, bilimsel bilgi ve ahlaki erdemlerle donanmış liderler tarafından yönetilmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurguluyor. 

Günümüzde, yalnızca bilimsel bilgi ve etik ilkelerle yönlendirilen toplumlar, tarihin karanlık sayfalarından ders çıkararak daha adil, özgür ve refah dolu bir gelecek inşa edebilirler. İşte bu yüzden sürekli yazıyor, çiziyor ve diyorum ki; okuyun, öğrenin, dönüşün, dönüştürün!
Alıntı

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum