Murat Öztürk

Murat Öztürk

Zamanda Yolculuk
[email protected]

PYD/YPG İÇİN SON SANŞ

03 Eylül 2025 - 17:38



22 Ekim 2024 yılında Devlet Bahçeli’nin açıklamaları ile başlayan ‘‘Terörsüz Türkiye süreci’’ birinci yılına yaklaşırken, sürecin başından beri önündeki en büyük engel olarak görülen Suriye’deki PYD/YPG yapılanması yeniden operasyon söylemleri ile gündemin ilk sırasına yerleşti. 8 Aralık devrimi ile zalim Esad’dan kurtulan Suriye halkı, geçici başkanı Ahmet eş-Şara ile birlikte ve Türkiye’nin büyük destekleri ile yeniden yapılanma ve kalkınma sürecine girdi. Bu süreçte hem Suriye hem de Türkiye için en büyük sorunlardan biri Suriye’nin kuzeydoğusunda varlığını sürdüren PYD/YPG olmuştur. Bir diğer sorun ise terör devleti İsrail’in, Suriye’nin güneyinde işgal ettiği ve Dürzi’leri ayaklandırarak işgalini genişletmek istemesi sorunudur. Suriye’nin güneyindeki hareketliliğinin Türkiye ve ‘‘Terörsüz Türkiye Süreci’’ ile alakasını anlamak için ise biraz geçmişe gitmek gerekmektedir.

2011 Suriye iç savaşı ile beraber Türkiye ile ilişkileri bozulan Esad, muhaliflerin ilerlemesi üzerine önemli bir hamle yaparak, Suriye’nin kuzeyinden PYD/YPG lehine askerlerini çekerek güneye kaydırdı. Suriye’nin kuzeyinde oluşan güç boşluğunu dolduran PKK’nın Suriye kolu YPG güçleri, Türkiye’de devam eden çözüm sürecindeki çatışmasızlığı da fırsat bilerek ‘Rojava’ olarak adlandırdıkları bölgede özerk bir yönetim kurmaya çalıştılar. Türkiye üzerinde hesapları olan güçler için kullanışlı bir aparat olan YPG, DEAŞ tehdidini bertaraf edecek bir güç olarak kendini dünyaya pazarlamaya çalışmıştır. Suriye’de elde ettiği güç sayesinde Türkiye sınırları içerisinde de özerklik ilan etmek isteyen PKK terör örgütü, önce çözüm sürecinin sonunu getiren eylemleri yapmış, daha sonra hendek olayları olarak bilinen süreçte Türk ordusunun sahaya inmesiyle şehirlerden püskürtülmüştür. 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde bir yandan DEAŞ diğer yandan PKK/YPG, Türkiye’nin büyükşehirlerinde büyük çaplı terör saldırıları yaparak Türkiye’nin kafasını kaldırarak sınırları dışına bakamaz hale getirmek istemişlerdir. Arka planda aynı el veya eller tarafından hareket ettirilen 3 terör örgütü de (FETÖ, PKK, DEAŞ) 15 Temmuz darbe girişiminden istediklerini elde edememişlerdir. 15 Temmuz sonrası süreçte ‘Yeni güvenlik konsepti’ belirleyen Türkiye, terörü kaynağında kurutmak hedefiyle Suriye’nin kuzeyine 3 operasyon gerçekleştirmiştir. Fırat Kalkanı Harekâtı ile DEAŞ sınırlarımızdan temizlenmiştir. Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatları ile PKK/YPG’ye ağır kayıplar verdirilmiştir. Suriye’ye yapılan operasyonlar, Irak’ın kuzeyinden başlayarak Akdeniz’e uzanan terör koridoru planını çöpe atmış ve Türkiye’nin Arap dünyasına açılan en önemli kapısı olan Suriye ile kara bağlantısı kesilmemiştir. İsrail ve ABD başta olmak üzere terör koridoru planı kuranların hayallerini suya düşüren Türkiye, Fırat’ın doğusundaki YPG varlığının da son bulması gerektiğini yıllardır dile getirmektedir.

Bugüne tekrar dönecek olursak, 10 Mart’ta YPG komutanı Mazlum Abdi ile Ahmet eş-Şara arasında imzalanan mutabakat ile YPG’nin içindeki Suriye vatandaşı olan unsurların Suriye ordusuna bağlanması, YPG’nin kontrol altında tuttuğu bölgenin Suriye hükümetine devredilmesi ve Kürtlerin anayasal haklarının güvenceye alınması üzerinde anlaşılmıştır. Türkiye’nin açıktan olmasa da bu anlaşmanın sağlanmasında önemli bir payı olduğu aşikardır. Aradan geçen 6 ay içinde, imzalanan mutabakata YPG’nin uymadığı ve bu süreci savsakladığı görülmektedir. Bunun üzerine PYD’nin eski lideri Salih Müslim’in dün yaptığı ‘‘Özerklik verilmezse, bağımsızlık talep edeceğiz’’ açıklaması hem Suriye hem de Türkiye açısından tepkiyle karşılanmıştır. Suriye’nin kuzeyinde terör koridorunu gerçekleştiremeyen PYD/YPG, Irak sınırından itibaren Dürzi’leri de içine alacak şekilde Suriye’nin doğusundan yeni bir koridor ile destekçisi İsrail’le birleşme haritaları servis etmektedir. Bunlar üzerine Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli, yazılı bir açıklama yaparak; YPG’nin İsrail güdümünde olduğunu ve İsrail’in Suriye’yi bölmeye çalıştığını ifade etmiştir. Bahçeli ayrıca, 10 Mart mutabakatına uyulmadığı takdirde askeri müdahalenin yapılmasının elzem olacağını belirtmiştir.
Terörsüz Türkiye sürecinde PKK’nın Suriye kolu olan YPG’nin de silah bırakması gerektiğini ancak bunu yapmadığı da göz önünde bulundurulsa, sürecin nereye evrileceği merak konusudur. Şunu belirtmek gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti, Suriye’nin kuzeyinde yine İsrail destekli olarak PYD/PKK/YPG eliyle kurulmak istenen koridoru ve tüm haritaları bileğinin hakkıyla çöpe atmıştır. İsrail destekli olarak YPG ve Dürzi’ler kullanılarak yeni bir oyun kurulmaya çalışılıyor. Bahçeli’nin dünkü açıklamaları ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen haftaki ‘‘kılıç kınından çıkarsa kaleme ve kelama gerek kalmaz’’ açıklamaları çerçevesinde değerlendirirsek yakın gelecekte yeni ve kapsamlı bir operasyonla YPG’nin kökü kazınacak gibi duruyor. Daha da güçlenen savunma sanayisi ve Şam hükümetini de yörüngesinde tutan Türkiye karşısında YPG’nin hiçbir şansı olmadığını söylemek gerekir. O yüzden YPG için bu açıklamaların bir son şans olacağını bir an önce anlaması gerekir. Aksi takdirde ne İsrail ne de Amerika, daha önce defalarca olduğu gibi Türkiye’nin elinden YPG’yi kurtaramaz.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum