KÜRTLERİN KURUCU MECLİSE MEKTUBU

Necdet TOPÇUOĞLU ntopcuoglu52@gmail.com



Necdet Topçuoğlu

Atatürk ve Kurucu Meclis, kürtlere rağmen bir devlet kurmamıştır. Başta İngiltere olmak üzere, diğer Avrupa ülkeleri kürtler üzerinden, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına engel olmaya çalışmışlar, birçok kürt isyanlarının çıkmasını teşfik etmişlerdir. Sonuç olarak sağ duyulu kürt önderleri, ayrılmayı değil, Türklerle birlikte yaşamayı tercih etmişlerdir. Kurucu Meclise yazdıkları mektubu okuyalım.

Ankara'da Büyük Millet Meclis-i Riyaset-i Celilesine

Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk Birliği'nden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk'ün mukadderatı ile tevemdir (ikizdir). 

Biz Kürtler Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinden başka halaskâr beklemediğimiz gibi Düvel-i İtilafiye'den (Avrupalı Devletler) merhamet dilenmeye tenezzül etmiyoruz. Misak-ı Millî dahilinde sulh akdedilmesini teminen bütün varlığımızla hükümetimize müzaheret edeceğimizi (Yardımcı olacağımızı), Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti dahilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ile, muvaffakiyetler temenni ve takdim-i tâzimat eyleriz.

İzoli Aşireti Reisi        :Hacı Fiya Sebati           
Deyükan Aşireti Reisi :Hüseyin       
Cürdi Aşireti Reisi        :Mehmet
Bariçkan Aşireti Reisi    :Halil           
Bükler Aşireti Reisi        :Hüseyin           
Aluçlu Aşireti Reisi        : Mehmet
Zeyve Aşireti Reisi        :Halil

Ülema-yı Ekrattan        : Hafız Mehmet
Ülema-yı Ekrattan        :Bekir Sıtkı
Ülema-yı Ekrattan        :Rüşdü
Eşraf-ı Ekrattan        :Hüseyin
Eşraf-ı Ekrattan        :Zebuhlu Halil
Eşraf-ı Ekrattan        :İzdelili Fehim
Eşraftan             :Bulutlu İbrahim
Eşraftan            : Sadık

    Yukarıdaki alıntılardan da açıkça görüleceği gibi, devletimiz (Türkiye Cumhuriyeti) yeniden kurulurken ne Meclisde bulunan Kürt milletvekilleri ne de Anadolunun çeşitli şehir ve bölgelerinde yaşayan ve Kürtçe konuşan insanların bir itirazları olmadığı gibi tam aksine Avrupalı devletlerin Türkiye'deki Kürtler hakkında söylediklerine de şiddetle karşı çıkmışlardır.. 

Bu da açıkça göstermektedir ki, Mustafa Kemal'in önderliğinde kazanılan zaferler ve buna dayalı olarak devletimizin yeniden kurulması sürecinde "Türkiye" ismine de "Türk" ismine de kimsenin itirazı olmamıştır. Zira Türkçe konuşmayan insanlar da çok iyi bilmektedirler ki, Türkiye Devleti (daha sonra Türkiye Cumhuriyeti) Misak-ı Millî sınırları içinde devleti ve milletiyle bölünmez (Bölünemez) bir bütündür.

 Milleti meydana getiren unsurların içinde farklı dil ve lehçeler konuşan insanlar da, farklı dini inanç ve düşünceleri olan insanlar da bir birlerinden asla ayrılamazlar. Çünkü onların kaderleri bir ve beraberdir. Bakınız 1924 Anayasasının 88. maddesinde de 'Türkiye'de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir ' hükmüne yer verilmiştir. 

Lozan antlaşması ve onun eklentisi olan Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusudur. Yüz yıl sonra Lozan antlaşmasını yok sayarak, Türkiye Cumhuriyeti'ni Sevr öncesine götürmek mümkün değildir. Kürtler gelinen son aşamada bir harita tercihi yapmak zorundadırlar. Kurulması planlanan sözde kürdistanın parçasımı olacaklar, yoksa Türkiye ile birliktemi yaşayacaklar. Bu tercihi yapmak zorundadırlar. Bu hususta Türkiye Lozan da tanımlanan yerde durmaktadır. Tercih kürtlerindir. Ya kendi tarihlerine bağlı kalırlar, yada dünya yıkılır yeniden kurulur, Türkiye kurulan o dünyada da yerini en güçlü şekilde alır. Türkiyeyi yönetenler de bunu iyi bilsinler.

(25, Kasım, 2025-Ankara)