Milli Parklar Kanunu Değişiklik Teklifi: Doğamızı Tehdit Eden Bir Adım...
15 Ekim 2025’te TBMM Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu’nda kabul edilen “Milli Parklar Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, doğa koruma iddiasıyla yola çıksa da, milli parklar ve tabiat parkları gibi hassas ekosistemleri yapılaşma ve turizm kıskacına terk ediyor. Uzun yıllar doğa koruma alanında emek vermiş biri olarak, bu teklifin doğamıza vuracağı darbeleri net ve çarpıcı şekilde ifade etmek istiyorum:
Korunan Alanlar Betona Teslim Ediliyor.
-Sorun:Teklif, milli parklar ve tabiat parklarında imar planlarıyla yapılaşmanın önünü açıyor. Oysa bu alanlar, doğanın ve yaban hayatının korunması için insan faaliyetlerinden arındırılmış bölgelerdir. Örneğin, Küre Dağları gibi milli parklar, yerleşimden uzak tutularak koruma altına alındı. İmar planları, şehirler için yapılır; doğanın kalbine hançer gibi saplanmaz!
-Tehlike:Yapılaşma, flora ve faunayı yok eder, ekosistemi çökertir. Koruma statüsüne aykırı bu adım, milli parkların ruhunu öldürür.
Tesis İzinleri: Doğa Turizme Kurban Ediliyor
-Sorun:Kanun, korunan alanlarda otel, bina ve tesis inşasına yeşil ışık yakıyor. Bu alanlar, bilimsel araştırma dışında her türlü yapılaşmaya kapalı olmalı. Doğal ve arkeolojik değerler için koruma statüsü verilen yerlerde betonlaşmaya izin vermek, koruma amacını çöpe atar.
-Risk:Habitatlar parçalanır, biyoçeşitlilik azalır, yaban hayatı kaçar. Turizm adı altında doğa talan edilir.
Kamu yararı” veya “plan dahilinde” gibi muğlak ifadeler, özel sektöre 49 yıllığına doğayı kullanma fırsatı veriyor. Bu, kaçak yapılaşmayı körükler, denetimsizliği artırır.
-Yetersiz Denetim:Giriş ücreti cezaları artsa da, kaçak yapılar için hızlı yıkım öngörülse de, sahada güçlü denetim mekanizmaları yok. Turizm izinlerinin ekosisteme etkileri nasıl kontrol edilecek? Cevap yok!
Teklif, milli parkları “turizme kazandırma”yı hedefliyor ama bu, doğayı koruma ilkesini gölgeliyor. Otlatma veya orman ürünleri üretimine yasak getiren maddeler olumlu, ama tesis inşaatı gibi izinler aynı zararı farklı yoldan veriyor. Artan ziyaretçi baskısı, erozyon, kirlilik ve yaban hayatı kaybına yol açar.
Sonuç: Doğamızı Betona Gömmeyelim!
Bu kanun teklifi, doğa koruma maskesi altında ticari çıkarlara hizmet ediyor. Milli parklar, tabiat parkları ve korunan alanlar, beton yığınlarına değil, kuşlara, ağaçlara, yaban hayatına ev sahipliği yapar. Yapılaşma ve turizm baskısı, geri dönüşü olmayan tahribatlar yaratır. Bu teklif, koruma ilkesini merkeze alarak, şeffaf ve sıkı kriterlerle yeniden yazılmalı. Doğal mirasımız, çocuklarımızın hakkı; onu betona ve ranta kurban etmeyelim!@öne çıkar