Kirli Bacadan Temiz Çıkılmaz

Abdulbaki Erdoğmuş ab_erdogmus@hotmail.com


Papazın biri, uzun süredir ahbaplık ettiği Hahama "Bana Tevrat'ı öğretmenizi isterim" der...  Haham, olmaz der, "Sen Yahudi doğmadın, kafan Yahudi gibi çalışmaz. Tevrat’ın kelamını anlaman mümkün değil..."
  Papaz ısrar eder, Haham razı olur, ama bir koşulu vardır: soracağım soruya doğru yanıt verebilirsen, öğretirim"...  Papaz, "Kabul" diye yanıtlar. "Sor bakalım!" 
Haham: "İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki tertemiz çıkar. Hangisi yıkanır?" 
Papaz, "Bundan kolay ne var?" diye atılır. "Kirlenen yıkanır, temiz kalan yıkanmaz." 
Haham içini çeker, "Sana Tevrat'ın kelamını asla anlamayacağını söylemiştim! Doğrusu tam tersi. Temiz kalan adam ötekinin kirlendiğini görünce, kendisinin de kirlendiğini sanıp yıkanır. Kirlenen adam ise karşısındakini temiz gördüğü için kendisini de temiz sanıp yıkanmaya gerek duymaz."
Papaz, kafasını kaşır. "Bak bu aklıma gelmemişti. Bir soru daha sorar mısın?"  Haham aynı soruyu yeniden sorar: "İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki temiz çıkar. Hangisi yıkanır?"
Papaz, doğru yanıtı artık bildiğinden emin, "Temiz kalan ötekinin kirlendiğini görünce kendisinin de kirlendiğini sanıp, yıkanır. Kirlenen, ötekini temiz gördüğünden kendisini de temiz sanıp yıkanmaz!"
Haham, başını sallar. "Yine yanıldın! Sana söylemiştim, asla anlamayacağını. Temiz kalan adam aynaya bakar, temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirlendiğini görünce, gider yıkanır."
Papaz itiraz eder: "Ayna nereden çıktı? Bana ayna var demedin ki..."  Haham, parmağını sallar: "Seni uyardım, bu kafayla Tevrat'ın kelamını kavrayamazsın. Tevrat'ı anlamak için her olasılığı düşünmelisin."  "Peki, peki" diye inler Papaz. "İzin ver, bir kez daha şansımı deneyeyim. Başka bir soru sor!"
"Son kez soruyorum" der, Haham: "İki adam, bir bacadan içeri düşerler. Biri temiz, öteki kirli çıkar. Hangisi gidip yıkanır?"
Papaz, "Artık her olasılığı biliyorum" deyip, bir solukta sıralar: "Eğer ayna yoksa, temiz kalan ötekini kirli görüp kendisinin de kirlendiğini düşünerek gider yıkanır. Kirlenen temize bakıp kirlenmediğini düşünerek, yıkanmaz. Eğer ayna varsa, temiz kalan aynaya bakıp temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirini gördüğü için yıkanır!"
Haham başını sallayıp, cık cık yapar: "Hayır, sana söylemiştim, kafan Yahudi kafası değil, Tevrat'a basmaz! Söyle bana, aynı bacadan içeri düşen iki adamdan birinin kirlenip, ötekinin temiz çıkması mümkün müdür?"
--
Ben de sormak isterim; İsrail ile aynı bacanın içine düşen bir devlet veya yönetim, bacadan temiz olarak çıkar mı?
NATO üyeliğinden sonra Türkiye İsrail ile aynı bacada kalmayı da seçmiştir. Bu ittifakı, AK Parti iktidarı dışında perdeleyen, gizleyen veya hamasetle örten bir iktidar da olmamıştır. Kanaatime göre hiçbir iktidar, AK Parti iktidarı kadar da İsrail ilişkileriyle kirlenmemiştir. Çünkü bütün iktidarlar ittifakın gereğini de destek ve muhalefetini de açıktan yapmışlardır.
--
Türkiye’yi yaklaşık 20 yıldır yöneten mevcut iktidarın İsrail ile ilişkilerinde nasıl kirlendiği ortadadır. Buna rağmen bacadan temiz çıkacağını söyleyenler, iddia edenler var. Hayretle izliyorum. Hikaye’nin bizi de yakından ilgilendirdiğini düşündüğüm için okurlarımla paylaşmak istedim.
Aynı bacada kirlenmiş olmaktan daha trajik olanı, Filistin ve Gazze hamaseti ile temiz olduğunu göstermeye çalışmasıdır. Oysa İsrail’in, özellikle bu dönemde ticari ve lojistik desteğinin önemli bir kısmını Türkiye’den tedarik ettiği biliniyor. İsrail’in en büyük ham petrol tedarikçilerinden birisi olan Azerbaycan, petrolünü Türkiye üzerinden gönderiyor. AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, bu gerçeği (15.11.2024-TBMM); "İsrail’e giden petrolden varil başına 1,27 dolar komisyon alıyoruz" diyerek açıkça getirmişti. Bir bakıma GAZZE’deki “Soykırım Ateşinin Yakıtı” Azerbaycan petrolüyle harlandığını itiraf etmişti.
Çok yakın tarihte Mersin Limanına gelen VELA gemisinin, silah üretiminde kullanılmak üzere 15 konteyner çelikle hiçbir engelle karşılaşmadan İsrail’e gittiğini biliyoruz. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bunlardan birisi de AK Parti iktidarı döneminde 2012 yılında NATO tarafından Malatya-Kürecik’te kurulmuş ABD yapımı AN/TPY-2 Balistik Füze Koruma Sistemidir. Kuruluş amacı; İran başta olmak üzere “Irak, Suriye, Yemen, Gazze ve Lübnan’ın güneyinden İsrail’e yönelik olası tehditleri bertaraf etmeye” çalışmaktır.
İsrail’le bunca kirli bir ittifak ve ilişkide olan bir yönetimin, bacadan kirlenmeden temiz çıkması mümkün mü? İsrail karşıtı söylem ve iddiaları inandırıcı olabilir mi?
Ne yazık ki milyonlarca insanımız bu iddialara inanıyor veya inanır gibi yapıyor. İnanıyor olması ayrı bir trajedi, inanır gibi yapması ayrı bir trajedi. Yönetimin ikiyüzlülüğü, yalan ve hamaseti, ne yazık ki toplumu da doğrudan etkilemekle kalmıyor aynı bacada kirlenmesini de sağlıyor. İktidar desteğindeki İsrail karşıtı protestolar da bu kirlenmişliğin bir göstergesidir.
Bu durumda, “İsrail muhibbi” olarak Kürtlerin gösterilmesi veya bu rolü üstlenen çok az sayıda Kürdün olması da ikiyüzlülüğü ve İsrail’le yapılan iş birliğini karartmayı amaçladığını düşünüyorum.
İsrail muhibbi olan Türk ve Kürt halkı değil, Yönetim ve kendilerini İslam perdesiyle gizleyen yandaş ve dinbaz kesimdir. Sadece Türkiye yurttaşları Yahudilerin değil, vicdan sahibi Yahudilerin tamamının İsrail’in savaş ve soykırım uygulamalarına karşı oldukları bir ortamda, Müslümanlık iddiasıyla örgütlenmiş grupların yönetime karşı tepkisiz ve sessiz ancak Gazze sloganlarıyla İsrail aleyhine bağırmaları Baca kirliliğini örtmeye yetmeyecektir.
İran-İsrail savaşında da aynı tablo sergilenmektedir. Saldırgan İsrail’in engellenmesi bir tarafa, muhtemel yıkımlar sonrası İran’ın parçalanması ve dağılması üzerinden planlar yapılmaktadır. Yandaşlar da sokaklarda İsrail aleyhine sloganlar atarak yönetimin sinsi planlarını örtmeye çalışıyorlar.
Aynı bacada kalarak hiç kimsenin, grup veya partinin temiz çıkması mümkün değildir. Biz Müslümanlara bu kirlilik ve ikiyüzlülük utancı yeter, artar dahi.

Abdulbaki Erdoğmuş