İSRAİL BOYUN EĞDİRDİ
Öncelikle belirtmeliyim ki trajik olan yalnız katliam ve soykırım olmadı, asıl trajikomik olan “Müslüman” olarak tanımlanan devlet ve Müslüman toplumların tutumu ve duruşu oldu. 2022 yılında yayınlanan “İslamsız Müslümanlık” başlıklı kitabımın adeta pratiğini yaşamış olduk.
Vicdan, ahlak ve insanlığı ilke edinen toplumlar ayağa kalkarken, Müslüman toplumların zillet içerisinde etkisiz ve duyarsız kalması gerçekten yaralayıcı ve onur kırıcıydı.
Bu durumu değerlendiren Putin'in uluslararası istihbarat operasyonu yöneticisi stratejist Dugin, Müslüman ülkeler, liderler ve toplumlar için şu tespiti yapar:
“İsrail’in saldırganlığı karşısında İslâm ülkeleri ne yazık ki sanki hiç var olmamış gibi suskun ve silik birer gölgeye dönüşmüşlerdir. Bugün ortaya çıkmıştır ki, meydan okur gibi böbürlenenlerin bütün kudreti, yalnızca Washington’un emirleriyle masumların kanını dökmekten ibarettir.
Dünya, İslâm’ın bu kadar açık, bu kadar çıplak bir aşağılanışına asırlardır tanıklık etmemişti. Bu zillet utanç vericidir, bu manzara kahredicidir!”
Gerçekten de Müslüman toplumların, lider ve devletlerin tutumu utanç verici olmuştur. Bu utanç tablosu karşısında kahrolmayan ve acı duymayan onurlu bir Müslüman olduğunu düşünmüyorum.
--
İsrail ve soykırımın arkasında cansiparane duran Trump’ın karşısında elpence hizaya giren Müslüman liderlerin görüntüsü en az İsrail katliamı kadar yıkıcı ve kırıcıydı. “Netenyahu büyük adamdır. Netenyahu’ yu çok severim”, "İsrail'e çok iyi silahlar verdik ve onlar da bunları çok iyi kullandı" diyen sanki Traump’ın kendisi değilmiş gibi kendisiyle dost kalmak için yarışa girdiler ve bunun için büyük çabalar sarfettiler. Nihayet, İsrail egemenliğine boyun eğmek, işgal ve soykırıma rıza göstermek karşılığında dost kamayı başardılar.
Hatırlanacaktır, uluslararası mahkemenin Netanyahu’ya tutuklama kararına verilen destek bildirisinde 79 ülke lideri yer alırken, Türkiye dahil Müslüman liderlerin çoğu imza vermedi. Yine Türkiye başta olmak üzere Müslüman ülkelerde dini gruplar, cemaatler, partiler, dini kuruluşlar gibi örgütlü Müslüman kesimlerin kendilerinden olan veya kendilerinin desteklediği bir yönetim üzerinde etkili olacak miting ve yürüyüşlerle baskı oluşturduklarına şahit olmadık.
Muhatap iktidar olduğu halde Müslüman grupların, dernek, parti ve vakıf gibi oluşumların İsrail’i iktidar himayesinde protesto etmelerini, yürüyüş, miting ve gösterilerini büyük bir utanç ve zillet olarak gördüğümü belirtmek isterim.
Ayrıca sağcı-Amerikancı cemaatlerin, yalaka, ezik ve düzenbaz din adamlarının, dinbaz, yobaz çevrelerin, özellikle de Millî Görüş ve İslamcı dönmelerin onursuz duruşları da anlaşılır bir durumdur ancak samimi olduklarını düşündüğüm Müslüman kesimlerin, Hak-hürriyet ve insanlık dersi verenlerin SOYKIRIM karşısındaki tutumunu hayretle izlediğimi ve acı duyarak kınadığımı bilmenizi isterim.
Müslüman coğrafyasında din, dindarlık, iman, İslam, Müslümanlık iddialarıyla mangalda kül bırakmayan toplumların duyarsızlığı büyük utanç tablosu oluştururken, “kafir, Gavur Batı” olarak nitelendirilen coğrafyanın milyonlarca insanı meydanları doldurarak katil İsrail’i protesto edip Filistin halkına sahip çıktılar.
Sormak isterim; bu iki kesimden hangisi İslam, Adalet, Ahlak ve İnsanlık değerlerine daha yakındır? Hangi kesim daha erdemli ve saygındır?
Ne yazık ki Gazze yıkımında enkaz altında kalan yalnız kadın, çocuk, ihtiyar on binlerce insan değildi, Müslümanlığımızdı, Müslümanların değerleri ve insanlığıydı, kardeşlik ve ümmet iddiasıydı. Enkaz altında kalan Müslüman olarak adlandırılmış onlarca ikiyüzlü devlet, lider ve milyonlarca dinbaz oldu.
Süreç, Müslümanların desteğinde İsrail egemenliğini tahkim ederek ve Filistin’in uluslararası kazanımlarını yok ederek devam ediyor. Bize kalan zillet, utanç ve İslamsız Müslümanlık.
Abdulbaki Erdoğmuş