Ağaçları daha fazla keserek iklim değişikliğiyle mücadele edemeyiz!
Ormanlar, iklim ve doğa krizleriyle mücadelede büyük önem taşımaktadır. İklim değişikliğinin hızını yavaşlatmaya, vahşi yaşamı korumaya ve milyarlarca insanı desteklemeye çalışırken, ağaçlar kaçınılmaz olarak cevabın önemli bir bölümünü oluşturuyor.. CO2'yi emerek iklimi stabilize etmeye yardımcı olurlar ve çoğu kara kökenli türe ve biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yaparlar.

17 Nisan 2025 - 14:38
Ayhan Küyük
Küresel iklim değişikliğin en önemli etkeni olan kömür, karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 40'ını oluşturuyor. Bu sebepten de 1,5C hedefinin de merkezinde bulunuyor. 2015 yılında Paris'teki zirvede kabul edilen söz konusu hedefe ulaşmak için, küresel emisyonların 2030 yılına kadar yüzde 45 ve 2050'ye kadar da neredeyse sıfıra düşürülmesi gerekiyor.
Ancak son yıllarda tüm dünya hükümetleri iklim değişikliği adına fosil yakıtların biyokütle ile değiştirilmesine destek veriyor. Gerek Paris’teki gerekse de COP26 ve 27 de yapılan zirvelerde ormanların önemi gündeme gelmiş ve bu tüm dünyadaki çevreci örgütler tarafın sevinçle karşılanmıştır. Zira artık karbon yutağı ormanlar eskisi gibi yok olmayacaktı . Ancak bu sevinç çok kısa sürmüştü. Çünkü ormandan elde edilen odunun yenilenen temiz enerji olduğu her üç zirvede de gündeme gelmişti.
Bu arada Rusya ve Ukrayna savaşında ortaya çıkan enerji dar boğazı oduna dayalı biyokütle enerjisi artık tüm dünyada konuşulan ve uygulamaya konulan bir enerji türü olarak gündemde yerini alıyordu. Küresel iklim değişikliği ile mücadelede gerek Kyoto Sözleşmesi gerekse de Paris anlaşması kısa vadede ortalama sıcaklık artışı 1,5 derecede tutulması gerektiği belirtmektedir. Buna karşın AB ve diğer siyasetçiler her türlü ahşabın yakılmasıyla elde edilen enerjiyi 'yenilenebilir' olarak satmaya çalışıyor ve hatta buna 'CO2 nötr' muamelesi yapıyor. Bu tamamen aldatıcı bir durum. Kısa vadede, enerji için ağaçları yakmak, kömür veya gazdan daha fazla karbondioksit yayar. Kelimenin tam anlamıyla iklim ve biyolojik çeşitlilik krizini körüklüyor. Ormanların yeniden yetişmesi (eğer varsa, bunun için bir garantimiz yok) ve ilk yakıldığında yayılan aynı miktarda CO2'yi emmesi on yıllar hatta yüzyıllar alacaktır. Bekleyecek öyle bir zamanımız yok. İklim ve biyolojik çeşitlilik krizleri şu anda yaşanıyor. Önümüzdeki on yılda mevcut emisyon azaltımları çok daha önem taşıyor.
Biyoenerjide ve yapılarda kullanılacak oduna olan talep, halihazırda yüksek biyolojik çeşitliliğe sahip yaşlı ormanların kesilmesine yol açacak ve yaşlı ormanların yerini alan genç ormanlar ve monokültür plantasyonlar da biyolojik çeşitliliği azaltarak doğa zarar görecektir. Bu durumda oduna olan talebi artırmamız değil, aksine azaltmamız gerekiyor.
AB’nin gelişmiş ülkeleri Estonya ve Romanya gibi pelet üreten ülkelere yılda 6,5 milyar € sübvansiyonlar sağlamaktadır. Böylece Doğu Avrupa’nın biyoçeşitlilik açısından zengin ormanları yok ediyor, iklim değişikliğini tetikliyor, biyolojik çeşitlilik tehdit ediyor ve hava kirliliği daha da kötüleşiyor. Ağaçları keserek iklim değişikliğiyle mücadele edemeyiz . Bu nedenle, bunu teşvik eden yenilenebilir enerji kuralları amaca uygun değil. AB ve diğer gelişmiş ülkeler, yenilenebilir hedefler için doğrudan ormandan gelen odunu yakmayı ve bu yıkımı sübvanse etmeyi bırakmalıdır.
Biyoekonomi vizyonu, dikkatleri ve kaynakları iklim değişikliğine yönelik gerçek, kanıtlanmış çözümlerden uzaklaştırıyor ve dünya çapında enerji, sosyal ve ekonomik adaletsizlikleri pekiştiriyor.
Gelişmiş ülkeler biyoenerji ve diğer kısa ömürlü biyoürünlere verilen desteği sonlandırmalılar. Bunun yerine ülkeler iklim krizine; insan haklarına saygılı, kanıtlanmış düşük karbon teknolojilerine odaklanan, aşırı tüketimi ve israfı azaltan, ormanları ve diğer ekosistemleri koruyan anlamlı ve eşitlikçi yanıtlar verilmelidir. Kısa vadeli kazanç için ormanları ve ağaçların uzun vadeli faydalarını feda etmesin.
Ormanlar “küresel iklim değişikliği” krizi ile mücadelede kanıtlanmış açık ara en iyi doğa temelli çözümdür .Biz doğayı korursak, doğa da bizi korur. Kendi sağlığımız ve refahımız için bozulmamış ve sağlıklı ekosistemlere güveniyoruz. Kendimizi korumak için, ormanları korumalı ve kaybettiklerimizi geri getirmeliyiz.
FACEBOOK YORUMLAR